30 Ekim 2012 Salı

Sonbaharın Renkleri





Fırtınadan Sonra

Dün gece 2 civarında Philadelphia ve çevresinde fırtına yerini derin bir sessizliğe bıraktı. New York ve New Jersey'de pek çok ev sular altında kaldı, elektrikler kesildi, metro ve otobüs seferleri durdu, uçuşlar iptal oldu, otoyollar araç trafiğine kapandı. Yetkililer şu sıralar hasar tespit çalışmaları yapıyor. Biz fırtınadan hiç etkilenmedik, sadece resimde görüldüğü üzere ağaçlardan yapraklar düştü.

29 Ekim 2012 Pazartesi

Fırtına New Jersey'e ilerliyor

Sahil şeridi boyunca güçlenerek gelen fırtınanın önümüzdeki saatler New Jersey kıyılarını vurması bekleniyor. Şu anda şiddetli yağmur ve rüzgar var. Fırtınanın etkisiyle elektrik ve su kesintileri yaşanabileceği söyleniyor.

28 Ekim 2012 Pazar

Fırtınada son durum (TSI 22:18)

Şu an itibariyle acil durum ilan edildi, okullar tatil, otobüs seferleri iptal. Obama açıklamasında fırtınanın etkisinin ne olacağını kestiremiyoruz diyor.

27 Ekim 2012 Cumartesi

Fırtına yaklaşıyor

Önmüzdeki günler için planlar yaparken bir de ne görelim: Güney sahillerini vuran Sandy fırtınası meğer kuzey-doğuya doğru hareketlenmiş ve insanlar ciddi ciddi hazırlıklara başlamış. Apartman girişine bile önümüzdeki üç gün için yeteri kadar yiyecek, battaniye vs. vs. hazırlayın diye duyurular asmışlar.  Bazı meteoroloji yetkilileri son 30 yılın en büyük kasırgası filan diyorlar ama bekleyip görücez. Hazırlık derseniz, Amerikalılar bu işi de biraz abartıyorlar gibime geliyor. Ama her yıl bu kasırgalarda ölenlerin sayısına bakınca pek haksız da sayılmazlar. Türk insanımız yine bildiğiniz gibi: Bugün konuştuğum  bir arkadaş "Ben üç gün yemek yemesem de dayanırım" diyerek konuya olan yaklaşımını çok güzel özetledi zaten. Pennsylvania, New Jersey eyaletleri acil durum çağrısı yaptılar bile. Konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgi için: http://www.ready.gov/
 

19 Ekim 2012 Cuma

Philadelphia Film Festivali Başlıyor

Philadelphia'da dünya sinemasından seçkin örnekleri izleyebileceğiniz hemen hemen tek sinema etkinliği olan Philadelphia Film Festivali başlıyor. Geçtiğimiz yıl Nuri Bilge Ceylan'ın "Bir Zamanlar Anadolu'da" isimli filmini izleme fırsatı bulduğumuz festivalde bu yıl Umut Dağ'ın Kuma isimli filmi de yer alıyor. Ancak film Avusturya yapımı olduğundan ülkeler kategorisinde Türkiye maalesef yer almıyor. Yine de Türk sinemasına destek olmak adına gidilip görülebilir.
 
Festival hakkında daha ayrıntılı bilgi almak için web sitesi: http://filmadelphia.org/festival
 
Festivalde yer alan tüm filmlerin listesi: http://filmadelphia.festivalgenius.com/2012/schedule/week
 
Kuma filmi resmi web sitesi: http://www.kuma-film.com
 

Obama mı Romney mi?


Tahmin edebileceğiniz üzere Amerikan halkının gündemi bu soruya kilitlenmiş durumda. Bana soranlara Obama alır, ancak biraz zorlanacak bu sefer gibi diyorum. Nedeni basit: İktidarda olan yıpranır. Obama, ılımlı Amerikan toplumunun, barışçıl aktivistlerin, göçmen toplulukların ve liberallerin desteğiyle götürür bu seçimi diyorum. Dünyanın diğer ucundan manzara nasıl görünüyor bilemiyorum ama en nihayetinde bir dünya gücü olan ABD'nin başına ılımlı ve savaş yanlısı olmayan bir Başkan gerek diye düşünüyorum. Baksanıza Romney daha seçimi almadan Suriye'ye dalalım muhalifleri destekleyelim vs. diye atıp tutmaya başladı bile.
Her neyse... Amerikalı Türkler kimi destekliyor diye soracak olursanız hiç şüphesiz Obama derim, zaten zamanamerika.com'un düzenlediği bir ankette de katılanların %100'ü Obama demiş. Ne deiyelim: Tercih belli.
resim: cbsnews.com

16 Ekim 2012 Salı

Blog Ödülleri

Herkese merhaba ,

Sevgili blogger Sema Hanım bizi bu ödüle lâyık görmüş bu yüzden ona çok teşekkür ediyorum.Sevgilerimi gönderiyorum.Ben de ilk ödülümü alıp, bu ödülü 5 kişiye dağıtmaya başlıyorum.

Ödülün amacı blogunuzun popülerliğini arttırmaya katkıda bulunmak.

Bu ödül 200'den az takipçisi olan 5 bloga verilir.Seçtiğimiz 5 arkadaşımıza bu ödülü sunmak, ziyaret ederek onları bu ödülden haberdar etmek kısaca yapılması gerekenler bunlar.

Seçmek oldukça zor olacak;

http://neokimyager.blogspot.com/

http://gamzezee.blogspot.com/

http://ozlemsorluphotography.blogspot.com/

http://www.karalamadefteri.com/

http://blogger-amerikada.blogspot.com/

10 Ekim 2012 Çarşamba

A bullet doesn't have a name on it.

Philadelphia'da son zamanlarda artan şiddet olaylarını konuştuğum bir Amerikalı, artık philadelphia'da yaşamak istemediğini anlatıyordu. Gerekçe olarak da bir gün kaza kurşununa kurban gitmek istemediğini söylüyordu. Kendisine, adam öldürme çok oluyor diye her önüne geleni de vuracak değiller ya, dediğimde bana şu cevabı verdi:
A bullet doesn't have a name on it ( kurşun adres sormaz ki).

8 Ekim 2012 Pazartesi

Amerika'da Doktora Yapmak

Öncelikle doktora deyince bazı kimselerin aklına tıp doktorluğu geliyor olabilir. Bu yazıda bahsi geçen doktorluk, bilim doktoru da olarak geçen akademisyenlik olarak anlaşılmalıdır. Bu kısa hatırlatmadan sonra Amerika'da bilinen doktora türlerine geçiş yapabiliriz:
 
Ph.D: ( Doctor of Philosphy) anlam olarak Felsefe doktoru ya da bizdeki karşılığıyla  doktora yani yüksek lisans sonrası elde edilen ve ilgili alanda en yüksek mertebeden söz sahibi olmak şeklinde tanımlanabilir. Türkiye'de doktora denince akla PhD gelir ve Amerika da dahil olmak üzere bu doktora türünde önemli olan research (yani araştırma) yapmaktır.
 
Amerika'ya gelen doktora öğrencileri Türkiye'deki çalışmalarına binaen gerektiğinde yüksek lisans yapmadan da doktoraya başlayabilirler. Ancak ders uyuşmaması, denklik vb. gibi durumlarda bazen doktora öncesi bir öğrencinin belli bir süre ders aşamasına devam etmesi gerekebilir.
 
Doktora'da önemli olan çoğu zaman sizi yanına araştırmacı olarak alacak olan profesörün sizden beklentileridir. Kimisi sizin önce bir TOEFL, GRE gibi sınavlardan iyi bir puan tutturmanızı bekler. Bu süre zarfında size küçük bir projede görev verip sınavları geçmenize kadar süre tanıyabilir. Kimi profesörler bu testler olmadan sizi derslere bile başlatmayabilir. Ancak bazı alanlarda, misafir öğrenci statüsünde ders alıp daha sonra bu testleri de geçip bölümden devam etmeniz söz konusu olabilir.
 
PhD'ye başlayan öğrenciler maddi açıdan rahat edebilmek için RA (research) ya da TA ( teaching) denilen asistanlık türlerinden yararlanırlar. RA'ler genelde bir projede yer alıp daha çok araştırma ve geliştirme faaliyetlerine katılırken, TA'ler de hocanın yerine ders anlatma, sınavlarda gözetmenlik yapma ya da laboratuvar asistanlığı gibi bazı sorumluluklar üstlenebilirler.
 
Ders aşaması biten bir öğrenci çoğu zaman sadece dissertation denilen tez üzerine yoğunlaşır ve bu dönem doktora öğrencileri için en zor ve yorucu geçen günlerin başında gelir. Ortalama bir doktora programı 4-5 yıl sürebilirken, duruma göre 7-8 seneye kadar uzama durumları da olabilir.
 
Amerika'da PhD programını bitiren bir kimse Türkiye'ye döndükten kısa bir süre sonra Doçent ünvanı alıp akademik hayatına devam edebilir. Amerika'da akademik hayattaki insanların Türkiye'deki gibi profesör diye anılma takıntıları yoktur. Amerika'da akademik hayatta en muteber ünvan zaten Doktor ünvanı olduğu için kimse adının önüne ya da arkasına Dr. dışında bir şey ekleme ihtiyacı duymaz. Amerika'da üniversitede ders veren hocaya otomatik olarak profesör denir. Bu nedenle, Türkiye'deki profesörlük kasıntısı burda çok yersiz ve de anlamsızdır.
 
İsminin önüne Dr. ünvanı ekleyen bir kimse bazen isminin sonuna Ph.D de koyabilir ki ikisi esasında aynı şeye (doktor ünvanına) delalet etmektedir.
 
Diğer Doktora Programları:
 
Amerika'da PhD dışında bir de uygulamalı doktora olarak bilinen doktora türleri de bulunmaktadır. Bu tür programlar, daha çok çalışma hayatının içinde olan, bir yandan mesleğini sürdürüp bir yandan da aynı alanda akademik çalışma yapan kimselere yöneliktir. Bitirme tezini de çalıştığı kurumda ya da mesleğiyle alakalı bir konuda bitiren bu kimseler mezun olduklarında yine Doktor ünvanıyla piyasada daha iyi bir iş imkanı ararlar.
 
Bu tip doktora programı henüz Türkiye'de pek bilinmemekle beraber, bu programı bitiren bir kimsenin Türkiye'deki denkliği ve üniversitelerde çalışabilme durumu da netlik kazanmış değildir. Bu tür programların en yaygını Amerika'da Ed.D diye de bilinen Eğitim Doktorası'dır.
 
EdD daha çok eğitim alanında çalışan, öğretmen, idareci ya da rehber öğretmen olarak bilfiil iş hayatının içinde olan, aynı zamanda kendi alanlarında akademik çalışmalar yürüten kimselerin çok tercih ettiği bir doktora türüdür. Bu doktorayı bitiren kimseler, ileride daha yüksek maaş alabilmek, ya da daha kıdemli bir işte çalışabilmek niyetindedirler. Nadiren de olsa, bu kimselerin üniversitelerde ders verdiğini, bazı bölümlerde dekan olarak görev yaptıklarını görebilmekteyiz.
 
Bilinen en yaygın doktora türleri arasında: Doctor of Arts (D.A./D. Arts), Doctor of Business Administration (D.B.A.), Doctor of Church Music (D.C.M.), Doctor of Canon Law (J.C.D./D.C.L.), Doctor of Design (D.Des.), Doctor of Education (Ed.D.), Doctor of Engineering (D.Eng./D.E.Sc./D.E.S.), Doctor of Fine Arts (D.F.A.), Doctor of Health Science (D.H.Sc.), Doctor of Hebrew Letters (D.H.L.), Doctor of Industrial Technology (D.I.T.), Doctor of Juridical Science (J.S.D./S.J.D.), Doctor of Management (D.M.), Doctor of Music (D.M.), Doctor of Musical/Music Arts (D.M.A./A.Mus.D./D.Mus.A.), Doctor of Music Education (D.M.E.), Doctor of Modern Languages (D.M.L.), Doctor of Nursing Science (D.N.Sc.), Doctor of Occupational Therapy (O.T.D.), Doctor of Philosophy (Ph.D.), Doctor of Public Administration (D.P.A.), Doctor of Physical Education (D.P.E.), Doctor of Public Health (Dr.P.H.), Doctor of Sacred Theology (S.T.D.), Doctor of Biblical Studies (D.B.S.), Doctor of Science (D.Sc./Sc.D.), Doctor of Social Work (D.S.W.), and Doctor of Theology (Th.D.) sayılabilir. ( Kaynak: Wikipedia)
 
İnternet üzerinden Doktora:
Günümüzde EdD ve benzeri doktora programları artık internetten üzerinden de yapılabilmektedir. Amerika'da bu işin en bilinen okulları arasında  University of Phoenix, Capella University sayılabilir. İnternet üzerinden yapılmış bir doktoranın diplomasında online doktora filan yazmaz. Bu bir şehir efsanesidir, internet üzerinden master bitiren kimselerin diplomasında yazmadığı gibi, bu da internet üzerinden master, doktora mı olurmuş canım diye düşünen kimselerin bir nevi zeka ürünüdür.
 
İnternet üzerinden master ve doktoranın elbette ki bazı handikapları bulunabilir, en büyük eleştiri de ödevleri başka birinin yapıp yapmadığı meselesidir. Lakin, şu anda kullanılan yazılımlar intihal ihtimalini yüzde sıfırlara kadar düşürmekte, yazılan yazıların özgün olmasını zorunlu kılmaktadır. Programın yoğunluğundan kaynaklanan zorluklar nedeniyle kimilerine göre online doktora normal doktoradan daha zor bile sayılabilir.
 
Şimdilik aklıma gelenler bunlar, ihtiyaca göre yazı dizisine devam edilebilir. 

(Amerika'da master yapmak yazılarına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz)

Konuyla ilgili daha fazla ayrıntılı bilgi için:

http://kariyer.fatih.edu.tr/?yurtdisi,3492 (Türkçe)

http://gradschool.about.com/od/admissionsadvice/a/masterphd.htm (İngilizce)

Gangnam Style Amerika'ya Uğrar Mı?

Son günlerde bir gangnam stayl çılgınlığıdır gidiyor. Geçenlerde stickman'ın blogunda rastladığım bu klibi ilk kez izleyince bir şeylerin yanlış gittiğini anladım. Neredeyse 400 milyon defa izlenen bu klipten benim hiç ama hiç haberim olmamıştı. Kendi kendime dedim ki, dünyada olup bitenlerden bilhassa da tüm dünyayı kasıp kavuran müzik türlerinden Amerika'da yaşayan pek çok kimsenin haberi bile olmuyordur.
Örneğin bir Tarkan'ı bir dünya starı diye biliriz, hatta Amerika'da uzun süre yaşadığı, buralarda klipler çektiği için de Amerika'yı yerinden salladı diye de düşünüyor olabiliriz. Oysaki Amerika'da Tarkan'ı tanıyan insan sayısı o kadar azdır ki acayip hayal kırıklığına uğrarız. Çünkü bu ülkede ne radyolarda ne de Tvlerde İngiliz ve Amerikan müziği dışında müzik çalınmaz, yayınlanmaz. New York gibi dünyanın sayılı metropollerinden biri olan şehirde dahi İngilizce dışında dillerde müzik yayını yapan (İspanyolca hariç) radyo kanalı bir elin parmaklarını geçmez.
Bu sebepten Gangnam style klibini izleyince de doğal olarak 400 milyon kadar izlenen bir klibin Amerika'da ne radyolarda ne de tv'lerde yayınlandığını hayal edemedim. Lakin, youtube'da bu etkinin bir nebze olsun kırıldığını gördüm zira gangnam style parodisi diye çekilmiş onlarca Amerikan yapımı videoyla karşılaştım. Demek ki bir şekilde (internet sağolsun) Amerikan halkı da bu gündemi yakalayabilmişti.
Yine aynı duygu ve düşüncelerle New York civarında araba sürüyorken, 92.3 Now radyo istasyonunda gangnam style çalınca resmen dumur oldum. Şu anda öyle ya da böyle Amerika dahil, dünya gündemine bir şekilde oturabilmiş bu koreli genç müzisyeni tebrik etmek lazım.
 
Not: Klibi hala görmemiş olanlar varsa şuraya alalım:

6 Ekim 2012 Cumartesi

Green Card Çekilişine Nasıl Katılınır?

Amerika Birleşik Devletleri'nin yıllardır uyguladığı green card çekilişi için 2014 yılı başvuruları başladı. İngilizceniz varsa, resmi internet sitesine girip başvurunuzu beş dakikada yapabilirsiniz. Dikkat edilmesi gereken en önemli nokta sanırım fotoğrafla ilgili. Ebatları, arka planı, yüzün kompozisyonu filan önemli deniyor, bir de resmin yüklerken 600x600 piksel ebatlarında olması gerekiyor. Herkese bol şans: https://www.dvlottery.state.gov/

5 Ekim 2012 Cuma

Siyahların İngilizcesi

Herkes Siyahi Amerikalıların konuşmasının bir garip olduğunu, bir türlü anlaşılmadığını söyler durur. Doğrudur, siyahların kendilerine göre bir İngilizceleri vardır ve onlar da ilk başlarda sizi anlayamamaktan şikayet ederler.
Siyahilerin bir bölümü kırık dökük, devrik ve hatta bildiğimiz İngilizce gramerini altüst eden cümleler kurarlar. Örneğin: You is, you was, we was gibi.  Ya da he don't, she don't gibi.
Bazıları da kelimelerin çoğunu yutar ya da bugüne kadar hiç duymadığınız şekilde telaffuz eder. I am going to come yerine Im a come (aymakam) diye hızlıca konuluşurlar ki hiç birşey anlamazsınız. 
Bir de siyahilerin kendi türettikleri kelimeler vardır ki bunları bazen cümle içinden çıkarmak mümkün olsa da yine de insan sözlüğe bakmak ihtiyacı hisseder. Gelin görün ki bu kelimeleri urban dictionary   türünden sitelerde ancak bulabilirsiniz. Bir de bu tür kelimeler daha yerel olduğu için her yerde de kullanılmıyor olabilir. Örneğin Philadelphia'da kullanılan jawn kelimesi (şey anlamına geliyor) başka eyaletlerde pek bilinmez. Günlük hayatta tipik bir siyah şu şekilde cümleler kurabilir:

I lost my jawn yo ( Şeyimi kaybettim)

Yo, he drawling ( Bu adam ne saçmalıyo)

He bu arada, yo demek de lan demek gibi bir şey.

Not: Yazıda zenci kelimesini bilerek kullanmadım, çünkü bazı siyahlar bu kelimenin aşağılayıcı bir anlam taşıdığını düşünüyorlar ve bu yüzden kimseyi rencide etmek istemedim.
  

4 Ekim 2012 Perşembe

Good morning ve -ing ekleri

Yapılan en yaygın hatalardan biri de -ing eklerinde ve morning kelimesinde geçen g harfinin aşırı vurgulanması. Amerikan İngilizcesi'nde çoğu kelime ve harf yutulur, söylenmez. Örneğin good morning derken biz türkler bastıra bastıra GUD MORNİNK derken Amerikalılar Gudmornin der g harfini sanki söylemezler. Aynı şey diğer -ing eki alan fiiler için de geçerli. Coming derken KAMİNGG diye okumazlar asla, kamin deyip bir sonraki kelimeye geçerler. Kelimeler arası geçişler kulak aşinalığı yoksa öyle kolay kolay ayırt edilmez.

This kelimesinin telaffuzu

Amerika'da yaşayan yabancılarda gördüğüm en bariz telaffuz hatalarından biri this kelimesi. T ve H harfleri yanyana gelince ne T ne de D olan ikisinin arasında bir ses çıkarmak gerekiyor. Başlarda bu sesi çıkarmak zor olabiliyor. Bu yüzden de TH sesi yerine kimileri sadece T, kimileri D kimileriyse (özellikle Araplar) Z harfine benzer bir ses çıkartıyorlar. This kelimesinin sonundaki S harfini de Z diye okuyunca ortaya tamamen farklı bir telaffuz ( Diz) çıkıyor.

Dinleyelim bakalım doğrusu nasıl okunuyormuş: http://dictionary.reference.com/browse/this?s=t