İnternet iyi mi Kötü mü Tartışması:
İnternetin, çağımızın en büyük nimeti olmasından öte, kontrolsüzlüğünden kaynaklanan büyük bir tehlike halini aldığını düşünmekteyim. Bunun için kafamda pek çok gerekçe ve bunlara karşı alınması gereken önlemler şeklinde bir liste hazırladım. Biliyorum, bu listenin hiç bir yaptırımı olmayacak. Ama bir gün gelip 'Vah Bizim Ne Yaptık Böyle' diye hayıflandığımızda keşke bu önlemleri alsaymışız diyeceğimiz için tarihe not düşmek istedim.
1. İnternet zamanımızı çalıyor: Son zamanlarda pek çok blog yazarı sessiz sedasız ya da bir veda yazısı kaleme alarak bloglara alemine veda ediyor. Gerekçe olarak farklı nedenler gösterilse de büyük çoğunluk, bilgisayar karşısında fazla zaman geçirmekten, günlük hayattaki rutin işlerinin aksamasından, ailelerine vakit ayıramamaktan yakınıyorlar. Tabi, bu blogcular interneti mi hayatlarından çıkarıyorlar yoksa blogları mı, bilemiyoruz. Bildiğimiz ve hemfikir olduğumuz bir şey varsa o da Bloglarda gezinirken bir blogdan diğerine, ordan bir başkasına, ordan başaka başka sitelere uzanan, saatler süren bir okuma ( ! ) eylemi içerisinde kendimizi buluverdiğimiz. Hele bir de bloglara yorum yazma, gelen yorumlara cevap verme gibi alışkanlıklarınız varsa bu, tüm gecenizi bilgisayar karşısında geçirmeniz anlamına geliyor.
2. Okuma alışkanlığımız azalıyor: Zaten fazla okuyan bir toplum değiliz. İnternetin de günlük hayatta yerini almasıyla birlikte pek çoğumuz artık gazeteleri web sayfalarından takip ediyor. Bunun bedavaya gazete okumak gibi güzel bir avantajı olmakla birlikte, onlarca bilgi yığını arasında kaybolma ve gerekli gereksiz her linke tıklayarak makale okumaktan çok resim ve videolarla zaman öldürmek gibi olumsuz yanları da mevcut. Selçuk Hoca'nın da söylediği gibi, internette okuduğumuz yazılarla kendimizi kandırarak eskisi gibi ne gazete ne de kitap okuyoruz.
3. MSN, Facebook ve diğer sosyal ağlar ile sosyalleşmiyor, bilakis asosyalleşiyoruz: Hiç şüphesiz, MSN bizim gibi gurbette yaşayanlar için Türkiye'deki eş dostla en hızlı ve ücretsiz iletişim yolu. Bunu inkar edemem. Ancak, MSN listenizde aynı anda 40-50 kişinin sizin online olduğunuzu fark etmeleriyle başlayan diyaloglar asla bitmek bilmiyor. Facebook hesabımı güvenlik gerekçeleriyle kapattığım halde, hala ortaokul, lise döneminden arkadaşlarla bağlantı kurma fikri beni cezbetmiyor değil. Diğer sosyal ağlar da aslında bize ne kadar süreceği şüpheli sanal arkadaşlıklar vaad etmekle birlikte zamanımızı çalmaya devam ediyorlar.
4. İnterneti araştırma maksatlı kullanamıyoruz: Evet, internet ilk hayatımıza girdiğinde bir sözlük, ansiklopedi ve bilgi kaynağı olarak düşünülmüştü. Ancak üzerinden çok geçmeden kullanıcılar chat odalarına dadanmaya başladılar. 90'lı yılların sonunda internet sadece üniversitelerce erişim imkanı olan bir araç idi. İnternet kafeler ve ev kullanıcıları sonradan dahil oldu bu global ağa. Türkiye'de nasıl bilemiyorum ama Amerika'da kütüphaneler de internet hizmeti sunuyor. Hem de ücretsiz.
5. Ahlaki dejenerasyona uğruyoruz: İnternet'in yukarıda saydığım tüm olumsuzlukları bir yana, bu madde diğer bir yana. Çünkü henüz bu tahribatın olumsuz neticeleri hissedilir seviyede değil. Son zamanlarda artan taciz olaylarında kurbanların çoğunun küçük yaşlardaki çocuklar olması da yetkilileri henüz harekete geçirmeye yetmemiş gibi gözüküyor. İnternette her türlü ahlaksızlık, rahatsız edici materyal ve çocuk tacizine dair dökümanlar bulabilmek mümkünken kimse bütün bunları engelleyecek bir sistem üzerinde çalışmaya kafa yormuyor. Bu mevzuda asıl endişemiz, henüz ergenlik çağına dahi girmemiş küçük dimağların bilgisayar ekranı karşısında akla hayale gelmeyecek unsurlarla başbaşa kalmasıdır.
Sorunlar ortada. Peki ya çözüm yolları? Hep şikayet ettiğimizden, kimsenin yapıcı çözüm önerileri getirmediğinden yakınırız ya, buyrun size kendimce geliştirdiğim çıkış yolları. Eğer, daha işler ve sonuç odaklı önerileriniz varsa lütfen benimle paylaşın ve bu listeyi mümkün olduğunca daha fazla kimsenin faydasına sunalım. Şimdi harekete geçelim, aksi takdirde yarın geç olabilir.
Çözüm önerilerim:
1. İnternetin zamanımızı çalmasına izin vermeyelim: İnternetin günlük hayatımızda nasıl yer bulduğunu iyi teşhis etmeliyiz ki, nasıl vaktimizi çaldığını iyice görelim. Bu maddede, akşam eve geldiğinde internet başına geçip bir türlü başından kalkamayanlara önerilerim:
- İnternete hangi amaçla girdiğinizi unutmayın. Örneğin, yalnızca e-maillerinizi kontrol etmek amacıyla girdiyseniz, e-maillerinizi kontrol edin, yazılacaksa cevapları yazın ve çıkın.
- İnternetten çıkabilmek için başta kendinize bir kullanma süresi koyun. Örneğin yalnızca yarım saat internet başında oturacağım şeklinde. Gerekirse saatinizi kurun, bittiğinde sizi ikaz etmiş olur.
- Eğer, kendi iradenizle bunu yapabileceğinize ihtimal vermiyorsanız, evdeki birinden sizi ikaz etmesini rica edin. Yalnız yaşayan biriyseniz, dostlarınızdan birinin sizi aramasını sağlayın.
2. Blog yazarı iseniz ve her gün blog yazmadan, diğer blogları okumadan, yorum bırakmadan yapamam diyorsanız:
- Her şeyden önce sevdiğiniz blogları Google Reader ile takip edin. Böylece hem bir blog sitesini güncellenmeden ziyaret etmemiş , hem de yalnızca ilginizi çeken yazıları okumuş olacaksınız.
- Günlük internet kullanımınız haricindeki bir zamanda blog yazmayı deneyin. Örneğin, internet bağlantınızın olmadığı bir bilgisayarda bloglarınızı yazıp kaydedin ve yalnızca yazınızı yayınlamak için internete girin ve işiniz biter bitmez çıkın.
- Blogların en meşgul eden tarafı bırakılan yorumlara cevap verme ihtiyacı hissetmenizdir. Bunu minimuma indirmek için her yoruma cevap yetiştirmek zorunda olmadığınızı hatırlayın. Gazete yazarlarını düşünün, çoğu gelen yorumları yalnızca okumakla yetinirler. Biliyorsunuz, en çok yorumların bırakıldığı Düşünce blogları yavaş yavaş kapanmaya başladı. Bence hiç de haksız değiller.
- Okumadan yazmayın. Her gün mutlaka kendinize gazete okuma zamanı ayırın. Bu okuma saatinde mutlaka köşe yazarlarını okuyun. İnternetten gazete okuma meselesine temas etmiştik. Bunun gerçek gazetenin yerini tutmayacağı, tutamayacağı hepimizin malumu.
3. MSN ve Facebook önerileri
-MSN'e girdiğinizde Online değil, Offline gözükün. Böylece kimlerin bağlantısı olduğunu görüp ona göre sohbet edin. Sohbet edeceğiniz kişilerin uzun süre görmediğiniz ya da aile fertleri arasından kimseler olmasına özen gösterin.
-Facebook hesabınızı hiç kullanmadığınız bir e-mail adresinizle ilişkilendirin. Böylece gelen arkadaş kabullerini, mesajları bir kaç gün sonra fark etmiş olacaksınız.
- Facebook hesabınızın otomatik olarak login olmasını iptal edin. Bu size her seferinde tekrar şifre girme zorunluluğu getireceği için zor gelecektir.
4. Araştırma yapın, geyik değil: Araştırmacısınız ya da internete ödev hazırlamak için başvuruyorsunuz. Özellikle evinizde internet olmasının size büyük kolaylık sağlayacağını düşünüyorsunuz. Ancak kendinizi kontrol edemediğiniz için araştırmaya ayırdığınız zamanınızın çoğu surf yaparak, bloglarda gezinerek geçiyor. O halde şu önerilerim size:
- Araştırma projenizi kütüphanede yapmaya çalışın. Yanınıza bir hard drive alın, herkese açık bir bilgisayar kullanmanız tamamiyle işinize odaklanmanızı sağlayacaktır. Hem arada bir kütüphanede bir kaç tur atınca kitap ya da dergi okuma yönünde aşkınız şevkiniz gelecektir.
- Civarda böyle verimli kütüphanelerden biri yoksa herhalde en güzeli nezih ortamları olan internet cafe'lere gitmek olacaktır. Burada da saat başı para ödemek sizi projeniz üzerinde çalışmaya zorlayabilir.
5. Çocuklarda oluşabilecek ahlaki tahribata karşı alınabilecek önlemler: Eğer çocuğunuzu internette olur olmaz sitelere girmiş buluyorsanız ya da çocuğunuzun internette ne yaptığına dair hiç bir fikriniz yoksa:
- Evdeki bilgisayarın kişisel değil herkesin kullanıma açık olmasına dikkat edin. Mümkünse bilgisayarı evin salonuna, gözle görülür bir köşesine yerleştirin ve kullanıcının ekranı rahatlıkla gizleyebilecek biçimde oturmasına izin vermeyin.
- Mutlaka filtreleme programları kullanın.
- Eğer bu önlemler sizi tatmin etmiyorsa, bilgisayarı internete bağlamayın. Çocuğunuz çok nadir internete ihtiyaç duyacaktır, bu ihtiyacını da kütüphanede ya da sizin kontrolünüzde gidermesini sağlayın.
Yukarıda saydığım maddeler arasında en önemlileri çocukları zararlı içerikten korumaya yönelik önlemler olacaktır. Tekrar ediyorum, internetin sınırsız bilgi trafiği içerisinde çocuklar yaşlarına göre oldukça gereksiz ve zihinleri tahrip edebilecek içerikle karşı karşıyalar. Çoğu zaman hayalimize bile getiremediğimiz bu yıkımın neticelerini de henüz görmüş değiliz. Birileri bu işin ciddi boyutlara vardığını fark ettiğinde iş işten geçmiş olacak ve 'Böyle Bir Dünyaya Çocuk Doğurmak' sorgulanmaya başlanacak.
2. Okuma alışkanlığımız azalıyor: Zaten fazla okuyan bir toplum değiliz. İnternetin de günlük hayatta yerini almasıyla birlikte pek çoğumuz artık gazeteleri web sayfalarından takip ediyor. Bunun bedavaya gazete okumak gibi güzel bir avantajı olmakla birlikte, onlarca bilgi yığını arasında kaybolma ve gerekli gereksiz her linke tıklayarak makale okumaktan çok resim ve videolarla zaman öldürmek gibi olumsuz yanları da mevcut. Selçuk Hoca'nın da söylediği gibi, internette okuduğumuz yazılarla kendimizi kandırarak eskisi gibi ne gazete ne de kitap okuyoruz.
3. MSN, Facebook ve diğer sosyal ağlar ile sosyalleşmiyor, bilakis asosyalleşiyoruz: Hiç şüphesiz, MSN bizim gibi gurbette yaşayanlar için Türkiye'deki eş dostla en hızlı ve ücretsiz iletişim yolu. Bunu inkar edemem. Ancak, MSN listenizde aynı anda 40-50 kişinin sizin online olduğunuzu fark etmeleriyle başlayan diyaloglar asla bitmek bilmiyor. Facebook hesabımı güvenlik gerekçeleriyle kapattığım halde, hala ortaokul, lise döneminden arkadaşlarla bağlantı kurma fikri beni cezbetmiyor değil. Diğer sosyal ağlar da aslında bize ne kadar süreceği şüpheli sanal arkadaşlıklar vaad etmekle birlikte zamanımızı çalmaya devam ediyorlar.
4. İnterneti araştırma maksatlı kullanamıyoruz: Evet, internet ilk hayatımıza girdiğinde bir sözlük, ansiklopedi ve bilgi kaynağı olarak düşünülmüştü. Ancak üzerinden çok geçmeden kullanıcılar chat odalarına dadanmaya başladılar. 90'lı yılların sonunda internet sadece üniversitelerce erişim imkanı olan bir araç idi. İnternet kafeler ve ev kullanıcıları sonradan dahil oldu bu global ağa. Türkiye'de nasıl bilemiyorum ama Amerika'da kütüphaneler de internet hizmeti sunuyor. Hem de ücretsiz.
5. Ahlaki dejenerasyona uğruyoruz: İnternet'in yukarıda saydığım tüm olumsuzlukları bir yana, bu madde diğer bir yana. Çünkü henüz bu tahribatın olumsuz neticeleri hissedilir seviyede değil. Son zamanlarda artan taciz olaylarında kurbanların çoğunun küçük yaşlardaki çocuklar olması da yetkilileri henüz harekete geçirmeye yetmemiş gibi gözüküyor. İnternette her türlü ahlaksızlık, rahatsız edici materyal ve çocuk tacizine dair dökümanlar bulabilmek mümkünken kimse bütün bunları engelleyecek bir sistem üzerinde çalışmaya kafa yormuyor. Bu mevzuda asıl endişemiz, henüz ergenlik çağına dahi girmemiş küçük dimağların bilgisayar ekranı karşısında akla hayale gelmeyecek unsurlarla başbaşa kalmasıdır.
Sorunlar ortada. Peki ya çözüm yolları? Hep şikayet ettiğimizden, kimsenin yapıcı çözüm önerileri getirmediğinden yakınırız ya, buyrun size kendimce geliştirdiğim çıkış yolları. Eğer, daha işler ve sonuç odaklı önerileriniz varsa lütfen benimle paylaşın ve bu listeyi mümkün olduğunca daha fazla kimsenin faydasına sunalım. Şimdi harekete geçelim, aksi takdirde yarın geç olabilir.
Çözüm önerilerim:
1. İnternetin zamanımızı çalmasına izin vermeyelim: İnternetin günlük hayatımızda nasıl yer bulduğunu iyi teşhis etmeliyiz ki, nasıl vaktimizi çaldığını iyice görelim. Bu maddede, akşam eve geldiğinde internet başına geçip bir türlü başından kalkamayanlara önerilerim:
- İnternete hangi amaçla girdiğinizi unutmayın. Örneğin, yalnızca e-maillerinizi kontrol etmek amacıyla girdiyseniz, e-maillerinizi kontrol edin, yazılacaksa cevapları yazın ve çıkın.
- İnternetten çıkabilmek için başta kendinize bir kullanma süresi koyun. Örneğin yalnızca yarım saat internet başında oturacağım şeklinde. Gerekirse saatinizi kurun, bittiğinde sizi ikaz etmiş olur.
- Eğer, kendi iradenizle bunu yapabileceğinize ihtimal vermiyorsanız, evdeki birinden sizi ikaz etmesini rica edin. Yalnız yaşayan biriyseniz, dostlarınızdan birinin sizi aramasını sağlayın.
2. Blog yazarı iseniz ve her gün blog yazmadan, diğer blogları okumadan, yorum bırakmadan yapamam diyorsanız:
- Her şeyden önce sevdiğiniz blogları Google Reader ile takip edin. Böylece hem bir blog sitesini güncellenmeden ziyaret etmemiş , hem de yalnızca ilginizi çeken yazıları okumuş olacaksınız.
- Günlük internet kullanımınız haricindeki bir zamanda blog yazmayı deneyin. Örneğin, internet bağlantınızın olmadığı bir bilgisayarda bloglarınızı yazıp kaydedin ve yalnızca yazınızı yayınlamak için internete girin ve işiniz biter bitmez çıkın.
- Blogların en meşgul eden tarafı bırakılan yorumlara cevap verme ihtiyacı hissetmenizdir. Bunu minimuma indirmek için her yoruma cevap yetiştirmek zorunda olmadığınızı hatırlayın. Gazete yazarlarını düşünün, çoğu gelen yorumları yalnızca okumakla yetinirler. Biliyorsunuz, en çok yorumların bırakıldığı Düşünce blogları yavaş yavaş kapanmaya başladı. Bence hiç de haksız değiller.
- Okumadan yazmayın. Her gün mutlaka kendinize gazete okuma zamanı ayırın. Bu okuma saatinde mutlaka köşe yazarlarını okuyun. İnternetten gazete okuma meselesine temas etmiştik. Bunun gerçek gazetenin yerini tutmayacağı, tutamayacağı hepimizin malumu.
3. MSN ve Facebook önerileri
-MSN'e girdiğinizde Online değil, Offline gözükün. Böylece kimlerin bağlantısı olduğunu görüp ona göre sohbet edin. Sohbet edeceğiniz kişilerin uzun süre görmediğiniz ya da aile fertleri arasından kimseler olmasına özen gösterin.
-Facebook hesabınızı hiç kullanmadığınız bir e-mail adresinizle ilişkilendirin. Böylece gelen arkadaş kabullerini, mesajları bir kaç gün sonra fark etmiş olacaksınız.
- Facebook hesabınızın otomatik olarak login olmasını iptal edin. Bu size her seferinde tekrar şifre girme zorunluluğu getireceği için zor gelecektir.
4. Araştırma yapın, geyik değil: Araştırmacısınız ya da internete ödev hazırlamak için başvuruyorsunuz. Özellikle evinizde internet olmasının size büyük kolaylık sağlayacağını düşünüyorsunuz. Ancak kendinizi kontrol edemediğiniz için araştırmaya ayırdığınız zamanınızın çoğu surf yaparak, bloglarda gezinerek geçiyor. O halde şu önerilerim size:
- Araştırma projenizi kütüphanede yapmaya çalışın. Yanınıza bir hard drive alın, herkese açık bir bilgisayar kullanmanız tamamiyle işinize odaklanmanızı sağlayacaktır. Hem arada bir kütüphanede bir kaç tur atınca kitap ya da dergi okuma yönünde aşkınız şevkiniz gelecektir.
- Civarda böyle verimli kütüphanelerden biri yoksa herhalde en güzeli nezih ortamları olan internet cafe'lere gitmek olacaktır. Burada da saat başı para ödemek sizi projeniz üzerinde çalışmaya zorlayabilir.
5. Çocuklarda oluşabilecek ahlaki tahribata karşı alınabilecek önlemler: Eğer çocuğunuzu internette olur olmaz sitelere girmiş buluyorsanız ya da çocuğunuzun internette ne yaptığına dair hiç bir fikriniz yoksa:
- Evdeki bilgisayarın kişisel değil herkesin kullanıma açık olmasına dikkat edin. Mümkünse bilgisayarı evin salonuna, gözle görülür bir köşesine yerleştirin ve kullanıcının ekranı rahatlıkla gizleyebilecek biçimde oturmasına izin vermeyin.
- Mutlaka filtreleme programları kullanın.
- Eğer bu önlemler sizi tatmin etmiyorsa, bilgisayarı internete bağlamayın. Çocuğunuz çok nadir internete ihtiyaç duyacaktır, bu ihtiyacını da kütüphanede ya da sizin kontrolünüzde gidermesini sağlayın.
Yukarıda saydığım maddeler arasında en önemlileri çocukları zararlı içerikten korumaya yönelik önlemler olacaktır. Tekrar ediyorum, internetin sınırsız bilgi trafiği içerisinde çocuklar yaşlarına göre oldukça gereksiz ve zihinleri tahrip edebilecek içerikle karşı karşıyalar. Çoğu zaman hayalimize bile getiremediğimiz bu yıkımın neticelerini de henüz görmüş değiliz. Birileri bu işin ciddi boyutlara vardığını fark ettiğinde iş işten geçmiş olacak ve 'Böyle Bir Dünyaya Çocuk Doğurmak' sorgulanmaya başlanacak.