Bu bloga başlayalı altı seneden fazla olmuş. Gelen ziyaretçi profiline bakıldığında en çok Amerika'ya yüksek lisans için ya da seyahat amaçlı olarak gelme düşüncesi olanlar göze çarpıyor. Peki, sizin aklınıza Amerika deyince ne geliyor? Yorumlara yazabilirsiniz:
30 Aralık 2012 Pazar
29 Aralık 2012 Cumartesi
Finding Forrester filmi üzerine
Bundan belki on yıl kadar önce bir dost tavsiye etmişti bu filmi ancak izlemek bugüne kısmetmiş. Belki de kaderin bir cilvesi; Bronx'ta geçen bu hikayeyi Amerika'dayken izlemek çok daha anlamlı olsa gerek. Velhasıl, filmin konusuna gelecek olursak; yazma kabiliyeti olan genç bir siyah lise öğrencisi, hayatını değiştirecek kadar etkili olacak yaşlı bir adamla tanışır ve olaylar gelişir. Biraz daha anlatırsam filmin heyecanı kaçar diye düşünüyorum. Filmden geriye kalan, acı da olsa hala ırkçılığın devam ettiği, buna karşılık siyah Amerikalılarda da beyazlara karşı başka bir ırkçı refleksin geliştiği oldu. Günlük hayatta çok rahat karşımıza çıkan bu alınganlık türü, ister istemez siyahlarla olan münasebetlerde etkili oluyor. Eğer bir siyaha sen bu işi yapamazsın türünden bir şeyler söylerseniz ilk tepki "niye çünkü ben siyahım değil mi" şeklinde oluyor. Bir diğer meselede günümüz Amerikan eğitim sisteminde siyahlar ve beyazlar farklı mahallelerde oturduğu için aynı okullarda okuma ihtimallerinin çok düşük olması. Siyahlar genelde fakir bölgelerde yaşadığından, aldıkları eğitim de o nispette kalitesiz ve kötü oluyor. Bu durumda olan yoksul ama zeki siyah öğrencilere oluyor. Film de zaten bu konuyu ele alıyor. Sözü fazla uzatmadan, Amerika'da siyahlarla beyazların ilişkilerine dair içerden bir bakış açısına sahip olmak isterseniz, bu filmi izleyin derim.
25 Aralık 2012 Salı
Amerikada türk gofreti
Şu gördüğünüz gofret Türkiye'de üretiliyormuş. Dollar mağazalarından birinden almıştık ama lezzeti konusunda çok iyi yorum yapamayacağım.
Amerikada şambali tatlısı
Bizim orda (ege) şam tatlısına şambali derler. Geçenlerde philadelphia'da manakesh isimli lübnan restoranında rastlayınca çok sevindim. Tezhgahtar kızdan da rica ettim resmini çektim ve sizlerle paylaşıyorum.
19 Aralık 2012 Çarşamba
Türk Amerikan Giresunlular Derneği
Muhtemelen duymuşsunuzdur, Amerika'da yaşayan Türklerin büyük bir çoğunluğunu Giresunlular oluşturuyor. Bu kadar çok giresunlu nasıl olmuş da Amerika'ya gelmiş derseniz, hikayesi şurada:
http://www.zaman.com.tr/newsDetail_getNewsById.action?newsId=777840
Giresunlular bir araya gelip bir de dernek kurmuşlar, onun linki de burada:
http://www.giresunlulardernegi.org/
http://www.zaman.com.tr/newsDetail_getNewsById.action?newsId=777840
Giresunlular bir araya gelip bir de dernek kurmuşlar, onun linki de burada:
http://www.giresunlulardernegi.org/
16 Aralık 2012 Pazar
Connecticut'taki okul saldırısı üzerine
Evet Amerika bir kez daha başka bir toplu katliamla sarsıldı, yıkıldı ve bir kez daha silahlanma konusunu tartışır oldu. Derin analizlere girip olayın nedenlerini irdelemek yerine, insanların bu olay sonrası neleri konuştuğunu biraz özetlemek istiyorum.
Silahlanma karşıtları: Amerika'da kişisel silahlanma hürriyeti anayasanın ikinci maddesi (Second Amendment) ile güvence altına alınmış durumda. Gelin görün ki, bu hürriyet artık öyle bir hale gelmiş durumda ki artık başka insanların güven içinde yaşama hakkını gasp eder olmuş. Bu yüzden silahlanma ile alakalı tepkiler bence oldukça yerinde hatta geç bile kalınmış denebilir. Öyle ki, amerika'da ehliyeti olan herhangi bir kimse köşe başındaki bir dükkandan rahatlıkla silah satın alabilir. Geçtiğimiz günlerde internet üzerinden televizyon siparişi veren bir adamın evine kargoyla yanlışlıkla uzun namlulu bir silah gelmişti ve kamuoyu uzun süre bu yanlışlığın nasıl yapıldığını tartışmıştı.
Akıl hastalarıyla alakalı takıntısı olanlar: Bu grup, amerika'da akıl sağlığı yerinde olmayan kimselerin daha ciddi bir biçimde tedavi edilmesi gerektiğini, bu yüzden bu tür kimselerin gözetim altında tutulması ve diğer insanlarla birlikte yaşamaması gerektiğini savunuyor. Amerika'da akıl sağlığı yerinde olmayan binlerce insanın nasıl kontrol altında tutulabileceği de ayrı bir tartışma konusu.
Okullarda güvenliğin arttırılmasını savunanlar: Olay küçük ve güvenli olarak bilinen bir kasabada gerçekleşti, okulun da güvenliği aslında hiç de yok değil. Problem, olayı gerçekleştiren kimsenin müdür dahil herkes tarafından tanına ve güvenilen biri olması. Amerika'nın pek çok yerinde okullarda herkes güvenlik taramasından geçiyor binaya girmeden önce. Ancak görünen o ki bu da yeterli değil.
İnsanlar neden oldu, nasıl oldu tartışadursunlar, herkesin ıskaladığı ve kabul etmek istemediği bir gerçek de bu tür bir olayın artık dünyanın herhangi bir yerinde gerçekleşebilme olasılığı. Neticede boşanmalar, aile içi travmalar, psikolojileri olumsuz yönde etkileyen yayınlar ve en kötüsü de internet artık hemen her toplumda var olan ve uzun vadede ciddi problemler ortaya çıkaran sorunlar olarak karşımızda duruyor. Aile kavramını yerli yerine oturtmadan, kişilik problemlerin ve sosyal vakaları çözmenin de işte bu yüzden mümkün olmayacağına inanıyorum.
3 Aralık 2012 Pazartesi
Hastaneye acilden giriş yapmak
Amerika'ya geldim geleli hastaneye gitmekten hep çekinmişimdir. Nedeni basit, ağızdan ağıza yayılan acilde bekletme hikayeleri. Adam sancılar içinde acile gidiyor, saatlerce hiç bir müdahelede bulunmadan öylece bekletiyorlar vs vs. Bir de Türk olduğumuzdan olsa gerek, doktora gidince 7 günde; gitmeyince bir haftada iyileşirim düşüncesini de unutmayalım.
Bir kaç gündür boğaz ağrısı şikayetiyle kıvranan ben Türkiye'den getirdiğimiz antibiyotiklerle iyileşmeye çabalıyorum. Aslında boğazım da iyileşme belirtileri gösteriyor. Bir kaç güne bir şeyim kalmaz deyip doktora gitmemekte direniyorum. Ancak eşim başımın etini yiyor ve illa doktora gidelim diye bastırıyor.
Velhasıl, eşimin yoğun ısrarları neticesinde en yakınımızda bulunan, piyasaya göre oldukça kaliteli de sayılabilecek bir hastaneye acilden giriş yapıyoruz. Anlatılanların aksine, hemen içeri alınıyorum ve ilk tetkikler yapılıyor. Bu hızlı servisin şaşkınlığı içinde doktor geliyor ve boğazımdan bir tükrük örneği alıp gidiyor. Yaklaşık iki saat boyunca bekliyoruz, ne gelen var ne giden. Sonrasında nihayet doktor geliyor ve önemli bir şey olmadığını, Türkiye'den getirdiğim antibiyotikleri kullanmaya devam edebileceğimi söyleyip bizi taburcu ediyor. Yani sonuçta hiç hastaneye gitmesek de aynı şey olacaktı diye düşünmeden edemiyorum.
Bir kaç gündür boğaz ağrısı şikayetiyle kıvranan ben Türkiye'den getirdiğimiz antibiyotiklerle iyileşmeye çabalıyorum. Aslında boğazım da iyileşme belirtileri gösteriyor. Bir kaç güne bir şeyim kalmaz deyip doktora gitmemekte direniyorum. Ancak eşim başımın etini yiyor ve illa doktora gidelim diye bastırıyor.
Velhasıl, eşimin yoğun ısrarları neticesinde en yakınımızda bulunan, piyasaya göre oldukça kaliteli de sayılabilecek bir hastaneye acilden giriş yapıyoruz. Anlatılanların aksine, hemen içeri alınıyorum ve ilk tetkikler yapılıyor. Bu hızlı servisin şaşkınlığı içinde doktor geliyor ve boğazımdan bir tükrük örneği alıp gidiyor. Yaklaşık iki saat boyunca bekliyoruz, ne gelen var ne giden. Sonrasında nihayet doktor geliyor ve önemli bir şey olmadığını, Türkiye'den getirdiğim antibiyotikleri kullanmaya devam edebileceğimi söyleyip bizi taburcu ediyor. Yani sonuçta hiç hastaneye gitmesek de aynı şey olacaktı diye düşünmeden edemiyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)