İsviçre malumunuz çikolatası, bankaları,
çakısı, saatleri, Alpleri ve hayali çizgi roman kahramanı Heidi’siyle meşhur.
Bu unsurları da ülke tanıtımında oldukça etkin bir biçimde kullanmışlar.
Örneğin havaalanına iner inmez bindiğimiz tramwayın içinde meleyen kuzu
sesleriyle bir nevi Heidi’nin yaşadığı atmosferi hissettirmeye çalışmışlar.
Ülkenin her köşesi zaten çikolata dükkanlarıyla dolu. Hediyelik eşya mağazaları
da yukarıda sözünü ettiğimiz ürünleri pazarlama çabasında.
İsviçre, doğusunda Avusturya, batısında
Fransa, kuzeyinde Almanya ve güneyinde İtalya ile çevrili, küçük, sakin,
düzenli, refah seviyesi oldukça yüksek bir ülke. Küçük olmasına karşın, toplam
26 eyaletten ( burada eyalete kanton diyorlar) müteşekkil bir konfederasyon.
Esas adı zaten Confederation Helvetica diye geçiyor. Her bir eyalet aslında bir
şehir büyüklüğünde ve kendi içlerinde yerel bir hükümetle yönetiliyor.
İsviçre, Avrupa’nın tam ortasında yer
alıyor olmakla birlikte Avrupa Birliği üyesi değil. Para birimi İsviçre Frankı.
Çoğu yerde Euro kabul ediliyorsa da dolaşımda kendi para birimlerini tercih
ediyorlar. Euro’ya göre biraz daha değeri düşük olsa da dolar karşısında değeri
yüksek para birimlerinin. Avrupa üyesi olmamakla birlikte, Schengen bölgesine
dahil ve Avrupa ülkeleriyle sınırsız dolaşım anlaşmaları var. Araç plakaları da
Avrupa Birliği standartlarında değil. Plakaların ilk iki harfi, aracın hangi
eyalete ait olduğunu gösteriyor.
Ülkede konuşulan dört resmi dil var:
Almanca, Fransızca ,İtalyanca ve Romen dili. Radyo ve televizyon yayınları
çoğunlukla Almanca ve Fransızca. Bulunduğunuz şehre göre konuşulan dil de farklılık
gösteriyor. Aynı şekilde yol tabelaları da bu dillere göre tasarlanmış.
Zürich’ten çktığımızda tabelalar Almanca ile başlayıp, Lozan kentine doğru
ilerledikçe Fransızcaya dönüşmüştü.
Zürich: Genel olarak sessiz, sakin, düzenli ve tertemiz
bir şehir olarak bulduk Zürich’i. Toplu taşıma araçları gayet modern, şehir
merkezinde bir sessizlik ve düzen hakim. Şehrin tam ortasında endam eden
koskaca bir göl şehre ayrı bir güzellik katıyor. Göl üzerinde vapur turları
düzenleniyor ve bizim gittiğimiz tarihte hemen kıyısında bir de lunapark kurulu
idi.
Zurich, Almanca konuşulan bir şehir ancak
İngilizce bilenlerin sayısı da hayli fazla. Örneğin para bozdurmak için
gittiğimiz yerel bir bankada bütün memurlar İngilizce konuşabiliyordu.
Üniversiteler de Almanca eğitim veriyor. Almanca bilmeyenler için hazırlık
sınıfı var ve anladığımız kadarıyla eğitim standartları oldukça yüksek.
Üniversiteler aynı zamanda oldukça eski ve tarihi açıdan son derece değerli
binaları var. Öyle ki, tur rehberimiz bizi müze yerine üniversite gezmeye
götürdüğünde evvela şaşırmıştık. Sonra fark ettik ki, Zürich’teki
üniversitelerin içi adeta bir müze gibi tasarlanmış, her bir köşesinin ayrı bir
tarihi değeri var.
Zürich’in şehir merkezinin güzelliği
yanında, civar yerleşim yerlerinin doğal güzellikleri de görmeye değer doğrusu.
İsviçre’nin dört bir yanı zaten yemyeşil ve doğa harikalarıyla dolu. Bunlardan
birini, Reinfall diye bilinen bir şelaleyi gidip görme fırsatımız oldu ve bu
doğa harikası bizi adeta büyüledi. Şelalenin yamacındaki tepeye inşa edilen
yüzlerce basamaklık merdivenler de, şelaleyi çok yakından görüp hissetmenize
olanak tanıyor. Mutlaka gidip görülmesi gereken yerlerden biri.
Bern: İsviçre’nin önemli şehirlerinde biri de Bern.
Yazıldığı gibi okunuyor. Burada da konuşulan dil Almanca. Yine Zürich gibi
düzenli ve sakin bir şehir Bern. Şehrin bir tepesinde güzel bir park var, bu
parktan tüm şehri kuşbakışı seyretmek mümkün. Şehrin ortasından geçen nehir de
şehre ayrı bir güzellik katıyor. Ülkenin başkenti olduğu için parlemento binası
da burada bulunuyor. Tarihi dokusu olduğu gibi muhafaza edilmiş ve şehir
merkezinde turistlerin akın ettiği irili ufaklı alışveriş dükkanları var. Bern
sokaklarında gezerken Einstein’in bir süre bu şehirde yaşadığını öğreniyoruz.
Lozan (Lausenne): Evet, bu bizim bildiğimiz Lozan
Anlaşmasının yapıldığı şehir. Lozan, ülkenin Fransızca konuşulan bölgesinde yer
alıyor ve deniz gibi devasa bir göl olan Geneva Gölü kıyısındaki yamaca
kurulmuş. Nüfusu 127,000 olan şehrin karşı kıyılarında Fransa topraklarını
görmeniz mümkün. Lozan, sözünü ettğimiz diğer iki şehrin aksine biraz daha
trafik problemi olan, sokakları dar, insanları nispeten daha kaba bir şehir.
Şehrin en tepesinde yer alan Lozan Katedrali
tüm şehri ayakları altına alan manzarasıyla ve iç mimarisiyle görülmesi
gereken yerlerden biri. Lozan, aynı zamanda Uluslararası Olimpiyat oyunlarının
genel merkezinin yer aldığı bir kent. Gölün hemen kıyısında bulunan merkez,
aynı zamanda bir müzeye de sahip. Lozan şehrini ilginç kılan bir diğer özelliği
de yalnızca Olimpiyat Oyunlarının değil, masa tenisi, hokey gibi daha bir çok
spor dalının uluslararası merkezlerinin burada olması.