4 Şubat 2007 Pazar

Polis Filmi üzerine

Sokak ortasında cereyan eden bir kavga sahnesiyle açılıyor film. Ardından beyaz bir limuzinden çıkan beyazlar içinde eli asalı bir adamla, emekliliği yaklaşmış, babacan bir polisin diyaloğunu izliyoruz. Zannediyorum filmin bu en başındaki sevimli hali, kahramanımızın son dakikaya kadar kalbimizde destek bulmasına ve başına kötü bir şey gelmemesini dilememize vesile oluyor.Bir aksiyon filmi için belki de az hareketli sahneleri bulunan, duygusallığın daha ön planda olduğu, ancak bir o kadar da hayatın ta kendisi dedirten bir film polis.

Evvela kadrosuyla başlamak istiyorum söze. Oyunculuğu hakkında herkesin hemfikir olduğu Haluk Bilginer, tabiri caizse döktürüyor bu filmde. Üzerinde hem polis, hem baba, hem dede, hem bir kanser hastası, hem de kendinden hayli küçük bir kıza aşık ihtiyar tiplemesi var. Yan rollerin hepsi de güçlü oyunculardan müteşekkil. Hiç kimse filmde sırıtmıyor ve yapmacık durmuyor.

Film, bugüne kadar alışık olmadığımız bir usluba sahip. Filmin yapımcıları halkın dilinden konuşan, gündelik hayatı oldukça yakından tanıyan ve hatta bunu kendilerine misyon edinmiş bir grup sinema sevdalısı. Kendilerini tanımlarken 'bizler bir süredir Türkiye'deki televizyon kanallarına çeşitli 'is'ler yapan bir grup bir şeyiz. geçen yıllar içinde ziyadesiyle bunaldık. ve 'gerçekten iyi işler çıkarabilmek için' bir çeşit karşı-bunalım hareketi başlatmamız kaçınılmazlaştı. iste efLÂtunfilm, bu karşı-bunalım hareketinin yarattığı bir canavardır ve sadece 'sivil' işler yapmaya direnmek, yok eğer olmuyorsa kafasını duvarlara vura vura kan revân içinde geberip gitmek için kurulmuştur' ifadelerine yer veren bu eğitimli genç sinemacılar aynı sayfadan gelecek projeleri hakkında da ipuçları veriyorlar.Film baştan sona beni etkisi altına aldı diyebilirim.

Yukarıda da bir kaç kez ifade etmeye çalıştığım sokak insanına yakın bir duruşu olan film aynı zamanda bu toprakların kültürel değerlerine hem saygı duyuyor hem de tüm bu değerleri sahipleniyor. Örneğin filmin bir çok yerinde 'Hepimiz bir gün öleceğiz' , 'Öldükten sonra diğer tarafa gideceğiz' gibi ahiret inancının vurgulandığı, iki aylık ömrü kalan kahramanımızın soluğu camide aldığı ve diğer polis memuruna 'cumalarını aksatma' tenbihinde bulunduğu diyaloglar var. Hatta filmin bir sahnesinde de camiden duyulan Kuran -ı Kerim altyazı mealli olarak birdenbire karşımıza çıktığında irkiliveriyoruz.

Bu sözünü ettiklerim Türk Sineması'nda pek sık rastladığımız şeyler değil. Eşkıya filminde kültürümüzle yakından uzaktan alakası olmayan reenkarnasyon inancı işlenirken, diğer bir film Takva'da dans eder gibi zikir çeken insanları gördüğümüzde elbette ki rahatsızlık duyuyorduk. Hatta bundan bir önceki yazımda da O da Beni Seviyor filimnde Alevi kültürünün bu denli objektif bir şekilde ele alınmasından duyduğum memnuniyeti dile getirmiştim. Zira bir topluluğu anlatan bir film yapıyorsanız mutlaka o insanların da onayını almanız gerekiyor. Hatırlarsanız, Mustafa Altıoklar 'Istanbul Kanatlarımın Altında' filmini çektiğinde ne kadar çok tepki almıştı ama insanlara cevaben ' ben yeterince kaynaktan araştırma yaptım' deyip kestirip atmıştı. Kısacası benim bildiğim doğrudur mantığıyla çevrilir olmuştu Türk filmleri.Bu bağlamda, Eflatun Film'in sinemamıza yeni bir soluk getirdiği ve bundan sonra gerek yurt içine gerekse de yurtdışında ülkemizi ve insanımızı temsil adına önemli bir misyon yüklendikleri kanısındayım.

Filmin resmi web sayfası: http://www.polisfilmi.com/


1 yorum:

Leyla dedi ki...

Ne kadar güzel bir yorum olmuş bu. Bazen söylemek isteyip toparlayamadığımız cümleler olur. İşte siz de bunu yapmışsınız, toparlayamadıklarımı toparlamışsınız :) Polis filmi baya bi eskide kaldı ama güzeldi. Sonu beni şok etmişti,hatırlıyorum.. Aslında şok olmamın sebebi; klasik bir Türk filminde başına onca talihsizlik gelen bir adamın sonunda o kızla mutlu bir zaman geçirmesi durumumun kaçınılmazlığı fakat bu yapımda bizi aslında hayatın muhtemel gerçeğinin selamlamasıydı. Sanırım biraz gerçekçi filmlere ihtiyacımız var.