Amerika’ya dair genellemelerden kaçınmaya bilhassa dikkat ediyorum. Ancak, bazı durumlar var ki bizimle ya da geçmiş zamanla kıyaslandığında insana bu kadar da olmaz, ya da bu işin sonu nereye varacak dedirtebiliyor. Ahlaki gidişata dair gözlemlerim de beni çoğunlukla bu düşünceye sevk ediyor.
Ahlaki çözünmede televizyonun etkisi
İlk geldiğim günleri hatırlıyorum, ilk yaptığım şey televizyon kanallarına göz atmak olmuştu. Malum, Türkiye’de medya, iyi de olsa kötü de olsa Holywood yapımı pek çok yapımı yayınlamaktan geri kalmıyordu. Bir aralar, gençlik dizileri revaçta idi ve bu dizilerde kullanılan dil pek çok defa uygunsuz olmakla itham edilmişti. Özellikle de lise çağındaki gençlerin kız-erkek ilişkileri bakışları, çılgın partiler ve Amerikan Pastası filmi kültürü de buna eklendiğinde Türkiye’den bakıldığında ipe sapa gelmez bir Amerikan gençliği görüntüsü mevcut idi. Peki, buraya gelince ben neler gördüm.
Amerikan toplumu, çoğunlukla ev-iş-eğlence mekanı arasında mekik dokuyan bir toplum. Bu yetişkinlerde böyle olduğu gibi, çocuklarda da pek bir fark gözetmiyor. Arabaya bağımlı hayatlar süren bu insanlar, vakitlerinin büyük bir kısmını da evde geçiriyorlar. Bunu, çeşitli defalar, sokakların ıssızlığından dem vurarak dile getirmiştim. Evde oturanlar için de yapılan araştırmalara göre bir numaralı aktivite televizyon seyretmek, ardından da evde film keyfi yapmak geliyor.
Televizyon yayınlarına baktığınızda, Türkiye ile kıyaslandığında aşırı derecede rahatsız edici şeylerle karşılaşmıyorsunuz. Elbette, aile için uygun diye sunulan programlar bizim kültürümüze göre pek de uygun olmayabiliyor, ancak aşırılıkların olmadığını söylemek mümkün.
Televizyon yayınları konusunda ciddi bir denetim de söz konusu bu ülkede. Ayrıca, gerekli ayarları yaptığınızda uygunsuz sahnelerde yayının kesilmesini bile sağlayan bir sistem de mevcut. Yetişkinlere yönelik yayın yapan kanallar da üyelik gerektirdiği için aile içine kolayca sızamıyorlar.
Sanırım, ekrandan taşan en büyük dejenerasyon, müzik kanalı iddiasında olup da bir sürü abuk subuk programlar yayınlayan MTV ve VH1 gibi kanallar oluyor. Kimi zaman, video klipler rahatsız edici olabiliyor, bol küfürlü şarkılarla muhatap kalabiliyorsunuz. Ya da bir günlüğüne randevulaşan çöpçatan programları ile ufkunuzu genişletebiliyorsunuz. Her iki durumda da ekran bantları ile uygunsuz görüntüler ya da küfürlü konuşmalar sansürleniyor ve aşırıya gidilmiyor.
İnternet Çağı
Buraya kadar, meselenin ülkemizden pek bir farkı yok.Ta ki, internet her yanı örümcek ağı gibi sarana kadar. İnternet, tehlikeleri itibariyle elbette Amerika ya Türkiye fark etmiyor. Ne var ki, burda çocukların hemen hepsi kendilerine ait bir odaya ve lap top bilgisayarlara sahip olunca durum değişebiliyor. Özellikle de erken yaşlarda çocukların myspace türünden arkadaşlık sitelerinde sınır tanımadıklarına şahit oluyorsunuz. İşin içine uygunsuz fotoğraflar, videolar ve parti çılgılıkları da eklenince durumun vehameti artıyor. Özellikle de lise döneminde özgürlüğünü eline almış gençler, ilişkiler anlamında ya da kendilerini afişe etme yönünde ellerinden geleni ardlarına koymuyorlar. Abartmış sayılmazsak eğer, orta okul çağındaki çocuklarda bile ‘sevgili’ si olmayana pek iyi gözle bakılmıyor burada.
Toplu mekanlar
Amerikalıların hayatlarının çoğunun evde geçtiğini söylemiştik. Peki, arta kalan zamanlarda bu insanlar ne yapıyorlar. Yazının muhtevası gereği, gençleri ele alacak olursak, cafe-disco-bar, alışveriş merkezleri, sinema ve oyun salonları en çok rağbet edilen yerler olarak sıralanabilir. Bununla ilgili ilginç bir anımı da yeri gelmişken anlatayım istiyorum ki az çok kafanızda netleşsin:
Bowling oynamak için gittiğimiz mekanın aynı zamanda bir bar olduğunu içeri girince öğrendik. Bowling kısmına geçmek için bu bar bölümünden dolaşmamız gerekiyordu. İçerde içki içen insanları gördük. Az sonra bowling için ayrılan bölümde çocuklu ailelere rastladık. Bir de 14-15 yaşlarında olan üç kişilik bir kız grubu vardı. Bu gruptaki kızlar, kendilerinde yaşça hayli büyük erkeklere asılıyorlardı. Sonra da gidip barda oturduklarını gördük. İçki içmelerine müsaade edildiğini sanmıyorum, ama bu tip ortamlara rahatça girip çıkmaları meselenin boyutları hakkında sanırım ip ucu verebiliyordur.
Buraya kadar, meselenin ülkemizden pek bir farkı yok.Ta ki, internet her yanı örümcek ağı gibi sarana kadar. İnternet, tehlikeleri itibariyle elbette Amerika ya Türkiye fark etmiyor. Ne var ki, burda çocukların hemen hepsi kendilerine ait bir odaya ve lap top bilgisayarlara sahip olunca durum değişebiliyor. Özellikle de erken yaşlarda çocukların myspace türünden arkadaşlık sitelerinde sınır tanımadıklarına şahit oluyorsunuz. İşin içine uygunsuz fotoğraflar, videolar ve parti çılgılıkları da eklenince durumun vehameti artıyor. Özellikle de lise döneminde özgürlüğünü eline almış gençler, ilişkiler anlamında ya da kendilerini afişe etme yönünde ellerinden geleni ardlarına koymuyorlar. Abartmış sayılmazsak eğer, orta okul çağındaki çocuklarda bile ‘sevgili’ si olmayana pek iyi gözle bakılmıyor burada.
Toplu mekanlar
Amerikalıların hayatlarının çoğunun evde geçtiğini söylemiştik. Peki, arta kalan zamanlarda bu insanlar ne yapıyorlar. Yazının muhtevası gereği, gençleri ele alacak olursak, cafe-disco-bar, alışveriş merkezleri, sinema ve oyun salonları en çok rağbet edilen yerler olarak sıralanabilir. Bununla ilgili ilginç bir anımı da yeri gelmişken anlatayım istiyorum ki az çok kafanızda netleşsin:
Bowling oynamak için gittiğimiz mekanın aynı zamanda bir bar olduğunu içeri girince öğrendik. Bowling kısmına geçmek için bu bar bölümünden dolaşmamız gerekiyordu. İçerde içki içen insanları gördük. Az sonra bowling için ayrılan bölümde çocuklu ailelere rastladık. Bir de 14-15 yaşlarında olan üç kişilik bir kız grubu vardı. Bu gruptaki kızlar, kendilerinde yaşça hayli büyük erkeklere asılıyorlardı. Sonra da gidip barda oturduklarını gördük. İçki içmelerine müsaade edildiğini sanmıyorum, ama bu tip ortamlara rahatça girip çıkmaları meselenin boyutları hakkında sanırım ip ucu verebiliyordur.
Radyo yayınları
Prensip olarak, yalnızca müzik yayını yapan radyo kanallarının görüntülü medya organlarından daha az tahribata yol açacağı zannedilebilir. Oysa, bu ülkede bu tam tersi. Kendime en yakın bulduğum müzik tarzı rock olduğu için, rock müzik yayını yapan radyoları listeme eklemiştim. Bir gün, müzik aralarındaki konuşmalara kulak kabarttığımda hiç de hoş olmaan diyaloglarla karşılaştım. Gecenin çok de geç olmayan saatleriydi. Radyoya konuk olarak dansçı bir kız katılmıştı, yayında cinsel fantezilerinden tutun da, üzerine ne giydiğine dair her şeyi rahatlıkla konuşuyordu.
Bir başka defasında, radyonun takvim hazırladığını söylüyorlar, satış yerlerinde takvim kızlarıyla tanışabileceğinizden söz ediyorlardı. İlgili radyonun web sitesinde takvimlerin nasıl çekildiğinden tutun da, dinleyicilerin yolladığı yarı çıplak resimler arz-ı endam ediyordu.
Yine bir başka radyonun akşam kuşağında hep belden aşağı konuşmalar geçiyor ve yine web siteleri yazdan kalma ıslak tişört yarışmalarının resimleriyle doluydu. Anlayacağınız, bu radyoları dinlemekten de bir süre sonra vazgeçmek durumunda kalmıştım.
( Tasvirlerden ötürü kusura bakmayın, ayrıca ilgili yerlere bağlantı vermemeyi de uygun görüyorum )
Yetişkin mağazalarıAmerika’da dikkat çeken bir diğer husus da yetişkinlere yönelik mağaza ve ürünlerin ulu orta yerlerde yer alması oldu. Örneğin, video kiralamak için girdiğiniz dükkanda, her türden videoya ulaşmanız mümkün olmakla birlikte, içeride 18 yaşının altında çocuklar görmeniz işten bile değil. Ayrıca, yol kenarlarında yalnızca yetişkin videosu satan dükkanlar da pembe renkleri ve devasa tabelalarıyla gözlerden kaçmıyor. Bu konuda en abartılı ilan panosu, yine bir defasında yol kenarında gözüme ilişen bir Gece Kulübünün içeride olup bitenlere dair kullandığı ifadelerdi ki, yoldan geçen kimsenin bunları fark etmemesi mümkün değildi.
Günlük hayattan münferit olaylar
Magazin basınında olan bitenlere belki hiç değinmemek lazım. Siz zaten her şeyi aynelyakin Türkiye’den de takip ediyorsunuz. Paris Hilton, Britney Spears ve Angelina Jolie’nin genç kızların en çok kendilerine örnek (!) aldıklarını belirteyim yeter. Lakin, geçenlerde karşılaştığım bir konu da pes yani dedirtmişti.
Amerika’da ahlaksızlığın kabul görmediği yer ve mekanlarda bulmanız mümkün. Örneğin geçtiğimiz aylarda Southwest havayollarına mini etekle binmeye çalışan bir genç kız, kıyafeti diğer yolcuları rahatsız ediyor denilerek uçağa alınmamıştı ve bu konu magazin basınında hayli tartışılmıştı. Ardından, bu kız kendine yakışanı yaptı ve Playboy dergisine bol sıfırlı bir rakam karşılığında çıplak pozlar vermeyi ihmal etmedi. Sanırım eline geçen fırsatı bundan daha iyi bir şekilde (!) de değerlendiremezdi.
Karşılaştığım diğer bir ilginç olay da, basket maçı arasında ponpon kızlardan birinin, orta okul çağlarında bir çocuğun kucağına oturması ve çocuğu dudaklarından öpmesi oldu. Burada, ponpon kızların kıyafetinin nasıl olduğuna ya da, devre arasında nasıl bir şov sergilediklerine değinmiyorum bile.
Sonuç
Efendim, anlatmak istediklerim elbette bununla sınırlı değil. Ben yalnızca, yönünün batıya çevirmiş bir ülke olarak önümüzdeki yıllarda ne gibi durumlarla karşı karşıya kalacağımızın hatırlatmasında bulunmak istedim. Bilemiyorum tabii, her kültür bu tarz bir denejerasyona ne kadar müsaiittir ve insanlar acaba hangi noktadan sonra bu sınırı geçmenin tehlikelerinden söz ederler? Ancak, bildiğim bir şey varsa o da genel olarak dünyada teknolojiye paralel olarak gidişatın hiç de iyi olmadığı diyebilirim.
Efendim, anlatmak istediklerim elbette bununla sınırlı değil. Ben yalnızca, yönünün batıya çevirmiş bir ülke olarak önümüzdeki yıllarda ne gibi durumlarla karşı karşıya kalacağımızın hatırlatmasında bulunmak istedim. Bilemiyorum tabii, her kültür bu tarz bir denejerasyona ne kadar müsaiittir ve insanlar acaba hangi noktadan sonra bu sınırı geçmenin tehlikelerinden söz ederler? Ancak, bildiğim bir şey varsa o da genel olarak dünyada teknolojiye paralel olarak gidişatın hiç de iyi olmadığı diyebilirim.