Film, biraz da belgesel niteliğinde olduğu için basit bir hikayeye dayanıyor. Moğolistan’da Gobi çöllerinde dünyaya yeni gözlerini açmış bir devenin annesi tarafından reddedilişi ve köy halkının bu sorunu çözme girişimleri konu ediliyor.
Biz daha çok Moğol halkın günlük yaşantısıyla ilgilendiğimiz için, hikaye de aslında bir nebze olsun geri planda kalıyor gibi gözüküyor. Neticede, çölün ortasında develerin günlük hayatı bir film için çok da ilgi çekici değil. Çadırda yaşayan yerli halkın maddi imkansızlıkları, en yakın kasabaya ulaşmak için koca bir çölü aşmak durumunda kalmaları, hala elektrik ve televizyon gibi modern hayatın nimetlerinden yararlanamıyor olmaları da altı çizilmesi gereken ayrıntılar olarak hatırda kalıyor.
Göçebe bir toplum olduğumuzdan sürekli dem vururuz ya, bu filmde Eski Türklerin yaşantısına daha yakından bakma fırsatı bulacaksınız. Duvarlarda asılı kilimler, üç neslin bir arada yaşadığı çadırlar, tek binek hayvanı olan devenin hem etinden, hem sütünden hem de yününden yararlanan bu insanların kültürümüze çok da yabancı olmadıklarının bir göstergesi adeta. Tek bir farkla: O da Budist olmaları.
Netice itibariyle, 1,5 saatlik zaman dilimini bir belgesel film izleyerek, bununla beraber bizden çok uzaklarda yaşayan bir toplumun günlük hayatına bakarak değerlendirmek istiyorsanız ilginç bir tercih olabilir.
1 yorum:
bunu izlemiştim güzel belgesel ntv de çıkmıştı insanı etkiliyo
Yorum Gönder