Dün yine arabayla yolculuk yaparken aklıma Türkiye'de olsam hiç bu kadar otomobil kullanır mıydım sorusu geldi. Geleli iki yıl olmuş ve toplam 35 bin mile yol katetmiştim. Kilometreye çevirdiğinizde 55 bin kilometre yapıyor ki bu Türkiye'yi bir uçtan diğer uca defalarca dolaşmanız anlamına geliyor.
Amerika nasıl bu hale geldi, bu insanlar neden bu denli otomobil bağımlısı oldular sorusunu kendime defalarca sordum. Tarihi kaynaklara baktığımda, otomobilin icadından önce zaten at arabalarının yaygın olduğunu, hali hazırda bu rahata düşkünlüğün çok eskilere dayandığını gördüm.
O zamanlar toplu taşıma yerine bir şehirden diğerine gitmek daha önemli olduğundan ülkenin dört bir yanının demir ağlarla örüldüğünü, hem de bizimkinden kat kat fazla bu demiryollarına önem verildiğini öğrendim. Şimdilerde, trenler eskisi kadar tercih edilmese de belli güzergahlarda hala en geçerli ve pratik taşımacılığın yine trenlerle yapıldığını görüyoruz.
New York ve Washington D.C. arasındaki hızlı tren seferleri, New Jersey'de şehirleri birbirine bağlayan NJ Transit ve büyük şehirlerdeki metrolar örnek olarak verilebilir.
Şimdilerde Amerikan halkının farklı bir endişesi var. Bunca zamandır, çöp atmaya bile arabayla gitmeye alışmış Amerikalılar, benzin fiyatlarının anormal bir şekilde artması karşısında ne yapacaklarını şaşırmış vaziyetteler. Bu ülkede bir zamanlar galonu (yaklaşık 3.8 litresi) 60 cent olan benzinin şu sıralar 3.49 dolar civarında seyretmesi halkı farklı çözümler geliştirmeye yöneltmiş.
Bunlardan ilki, Car Pooling adı verilen işe birlikte gidip gelme düşüncesi. Aynı mahallede oturan ve yakın yerlerde çalışan üç beş yakın arakadaş, çoğunlukla da akraba, aynı arabayla işe gidip geliyorlar. Sabah erkenden kalkılıyor, saatler ayarlanıyor ve tek tek insanlar evlerinden alınıyor. Böylece toplam masraf neredeyse dörtte üç oranında azalmış oluyor.
Benzin fiyatlarındaki artış yalnız vatandaşı değil aynı zamanda yerel yönetimleri de düşündürmeye başlamış. Geçtiğimiz akşam haber bülteninde çıkan Bridgeton kasabası polis merkezi, polis memurlarına birer bisiklet vermiş ve bundan sonra bununla devriye atın demiş. Bisikletlerin üzerinde Polis yazıları var ve ön tarafında ışıklı bir de Polis sireni bulunuyor. Polisler de bu durumu iyice içselleştirmiş olacaklar ki, ortaya çıkan komik durumu 'Halkla Daha İçli Dışlı Olma' şeklinde izah etmeye çalışıyorlar.
Tabii ki, yeni enerji arayışları içinde olan Amerikan Hükümeti bu durumu çözme adına kendince çözümler üretmeye çalışıyor. Şimdiden Toplu Taşıma Araçlarının iyileştirilmesi de kimi şehirlerde gündeme gelmiş durumda. Amerika bu durumdan nasıl sıyrılır bilinmez ama Dolmuş'u, Minibüs'ü bilmeyen bir toplumun tekrar toplu taşıma araçlarına yönelmesi gerçekten gözlemlemeye değer bir durum olacak benim açımdan.
Amerika nasıl bu hale geldi, bu insanlar neden bu denli otomobil bağımlısı oldular sorusunu kendime defalarca sordum. Tarihi kaynaklara baktığımda, otomobilin icadından önce zaten at arabalarının yaygın olduğunu, hali hazırda bu rahata düşkünlüğün çok eskilere dayandığını gördüm.
O zamanlar toplu taşıma yerine bir şehirden diğerine gitmek daha önemli olduğundan ülkenin dört bir yanının demir ağlarla örüldüğünü, hem de bizimkinden kat kat fazla bu demiryollarına önem verildiğini öğrendim. Şimdilerde, trenler eskisi kadar tercih edilmese de belli güzergahlarda hala en geçerli ve pratik taşımacılığın yine trenlerle yapıldığını görüyoruz.
New York ve Washington D.C. arasındaki hızlı tren seferleri, New Jersey'de şehirleri birbirine bağlayan NJ Transit ve büyük şehirlerdeki metrolar örnek olarak verilebilir.
Şimdilerde Amerikan halkının farklı bir endişesi var. Bunca zamandır, çöp atmaya bile arabayla gitmeye alışmış Amerikalılar, benzin fiyatlarının anormal bir şekilde artması karşısında ne yapacaklarını şaşırmış vaziyetteler. Bu ülkede bir zamanlar galonu (yaklaşık 3.8 litresi) 60 cent olan benzinin şu sıralar 3.49 dolar civarında seyretmesi halkı farklı çözümler geliştirmeye yöneltmiş.
Bunlardan ilki, Car Pooling adı verilen işe birlikte gidip gelme düşüncesi. Aynı mahallede oturan ve yakın yerlerde çalışan üç beş yakın arakadaş, çoğunlukla da akraba, aynı arabayla işe gidip geliyorlar. Sabah erkenden kalkılıyor, saatler ayarlanıyor ve tek tek insanlar evlerinden alınıyor. Böylece toplam masraf neredeyse dörtte üç oranında azalmış oluyor.
Benzin fiyatlarındaki artış yalnız vatandaşı değil aynı zamanda yerel yönetimleri de düşündürmeye başlamış. Geçtiğimiz akşam haber bülteninde çıkan Bridgeton kasabası polis merkezi, polis memurlarına birer bisiklet vermiş ve bundan sonra bununla devriye atın demiş. Bisikletlerin üzerinde Polis yazıları var ve ön tarafında ışıklı bir de Polis sireni bulunuyor. Polisler de bu durumu iyice içselleştirmiş olacaklar ki, ortaya çıkan komik durumu 'Halkla Daha İçli Dışlı Olma' şeklinde izah etmeye çalışıyorlar.
Tabii ki, yeni enerji arayışları içinde olan Amerikan Hükümeti bu durumu çözme adına kendince çözümler üretmeye çalışıyor. Şimdiden Toplu Taşıma Araçlarının iyileştirilmesi de kimi şehirlerde gündeme gelmiş durumda. Amerika bu durumdan nasıl sıyrılır bilinmez ama Dolmuş'u, Minibüs'ü bilmeyen bir toplumun tekrar toplu taşıma araçlarına yönelmesi gerçekten gözlemlemeye değer bir durum olacak benim açımdan.