21 Nisan 2008 Pazartesi

Amerikada bir Türk bir de Yunan

Amerika'da yaşamanın en büyük avantajlarından biri farklı kültür ve milletlerden insanlarla bir araya gelebilme fırsatı. En çok hoşuma giden de hiç şüphesiz bu kültürlerm ile kendi kültürümüz arasında kurulan bağlar ve ilginç benzerlikler.
Herşeyden evvel, Amerikalıyım diyen herhangi birinin asıl köklerinin nerelere uzandığını merak ediyorsunuz. Bunların içinden yüzlerce yıl önce bu topraklara yerleşmiş olanlar için artık memleket kavramı çok da bir şey ifade etmiyor. Ama, kendisi göçüp gelmiş ya da anne babası göçmen olan ikinci kuşak tesmilcileri ile konuşmak çok daha keyifli.
Bugün de hamile bir bayan ile ilginç bir diyalog yaşadık. Anne ve babası Yunan, kendisi Amerika doğumlu, eşi de Yunan asıllı Amerikalı. Hatta, daha da ilginci memleketi bizim Çeşme'den çıplak gözle görünen Yunan adalarından biri olan Sakız Adası.
Daha önce de kendisiyle konuştuğumuzda edindiğim izlenim Yunanlıların kültürlerine ve dinlerine çok önem verdikleri yönündeydi. Ortodox mezhebine mensup Yunan toplumunun, aynı bizim Türkler gibi, kendi kiliseleri, Food Market'leri ve hatta Greek Festival diye bilinen festivalleri var. Kısacası kültürel değerlerini de nesilden nesile aktarmaya gayret ediyorlar.
Bugünkü konuşmamızın ana maddesi 'Doğacak Çocuğa Konulacak İsim' üzerineydi. Çocuk erkek olacakmış ve ister istemez ailede ismi ne olsun türünden bir gündem oluşmuş. Hamile bayan, doğacak çocuğun sülaledeki ilk erkek olması ve gelenekler gereği baba tarafından birinin ismini alması gerektiğini söyleyince gülümsedim. Bunu nasıl karşıladığını sordum, bana kendisinin de kayınpederini çok sevdiğini, bu yüzden çocuğa kayınpederinin ismini vermekte hiç bir sakınca görmediğini söyledi. Hatta, Yunanistan'da doğan ilk iki çocuğun ismini geleneksel olarak Baba tarafından aldığını, isim hakkının ancak üçüncü çocukta Anne tarafına geçtiğini söyledi. Bu konuda ise gelenekleri pek de takmadığını, ikinci çocukları olursa mutlaka Anne tarafından bir isim vereceğini ya da ismi kendinin koyacağını söyledi.
Ben de ona, bizim ailede bu işlerin pek de bu kadar demokratik olmadığından söz ettim. Benim de kardeşimin de isimleri Baba tarafındandı ne de olsa. Ama yine de Amerika'da bir geleneğin öyle ya da böyle sürdürülüyor olması beni sevindirdi. Her ne kadar, bu kimseler asırlık düşmanlarımız diye ezberlediğimiz Yunanlılar olsa bile. Belki de Amerika'yı Amerika yapan işte bu. Hangi kültür, dil, dün ve ırktan olursan ol, birlikte yaşayabiliyorsun ve kimse sana renginden ya da aksanından dolayı yargısız infazda bulunamıyor. Tamam, uygulamada bir takım sıkıntıla bulunabilir, ama en azından bu tür hassasiyetler anayasa ile güvence altına alınmış bir vaziyette.