Cumartesi
6.00 pm
Evden aceleyle çıkıyoruz, 45 dakikalık yolumuz var. Philadelphia’nın kuzeyinde bir iftar yemeğine katılmak niyetindeyiz. Hava ve yol koşulları normal.
6.45 pm
İftara oldukça az bir zaman kalmasına karşın, farklı bir yoldan adres bulma girişimlerim bu kez netice vermiyor. Anlaşılan 5-10 dakika kadar geç kalacağız.
7.00 pm
İftar vakti oldu, adresi bir türlü bulamıyorum, sokak isimleri aynı ama adeta bir döngü çiziyor gibiyim. Yanımdaki misafirim de telefon açsak, adres sorsak demeye başladı. Hayır, adres sormamakta kararlıyım. Geç de olsa kendim varmak istiyorum bu adrese.
7.05 pm
Evet, yollar tanıdık gelmeye başladı. İlk girdiğim sokaktan itibaren dolandığım yolları akla getirecek olursak, yana yatık bir U harfi çizdiğim ortaya çıkacak. Paniğe mahal yok, bu sefer doğru yol üzerindeyiz.
7.15 pm
Yarım saate yakın bir gecikmeyle iftar evindeyiz. Şükür ki, sofradan kalkılmamış. Hemen servis geliyor ve hızlı hızlı kaşıklıyoruz önümüze sunulan ikramları. Misafirim, stratejik bir hatayla asıl yemeği çorba zannediyor ve yemeğin ardından gelen çay ve meyve ikramlarını geri çeviriyor. Sonradan anlaşılıyor ki, misafirimiz sofradan doymadan kalkmış.
8.30 pm
Sohbet ve çay faslının ardından teravih namazına niyetleniyoruz. Hafif bir şeyler yediğimizden olsa gerek teravih hiç de yorucu gelmiyor. Bilakis, vücudumuzu dinlendiriyor.
10.00 pm
Mehmet hocam, ne kadar dakiksin tam 10.00’da eve vardık diyen misafirim ve ben ev adımımızı atar atmaz, dolaptaki biber dolmasına gözümüzü dikiyoruz. Anlaşılan, ben de doymamışım.
12.00 am
Sahura davetli olduğumuzu öğrenmemle yatağa girmem bir oluyor. Gündüzden uykumu aldığım için uykuya dalmakta zorlanıyorum. Yeni aldığım telefonumdan internete girip, Black Eyed Peas’in Pump It şarkısını telefonuma melodi olarak indiriyorum. Sonra da, alarmı gece üçe bu melodi çalacak şekilde ayarlıyor ve uykuya dalıyorum.
3.00 am
Odanın içi, müzik sesiyle yankılanırken, sersem bir biçimde uyanıyorum. İşin aslı bu saatte sahura filan gidesim yok. Ramazan başladığından beri de sahura kalkmışlığım da yok. Ama davete icabet edelim düşüncesiyle uyanıyorum.
3.30 am
Sokaklar tenha, kimseler yok. Hız sınırını aşıyorum, aslında gündüz saatlerinde pek çok aracın da bu hız sınırını aştığı malum. Bir kaç dakika geçmiyor ki, ardımda beliren bir polis aracı ışıkları yakmış beni takip ediyor. Gecenin bi yarısı bu da nereden çıktı derken, gözlüklerimi takmadığımı da fark ediyorum.
4.00 am
Yarım saattir beklemedeyiz. Uykulu gözlerim, arkamda bilmem kaç watt’lık polis ışıkları yüzünden faltaşı gibi açılıyor. Nihayet yanımda beliren polis memuru, elime tutuşturduğu iki ceza notuyla ‘Drive Safely’ diyerek yanımdan uzaklaşıyor.
4.15 am
Artık bende ne sahura gidecek takat, ne de araba sürecek cesaret kalıyor. Eve gidiyoruz, kendimi yatağa atıyorum. Nasıl oldu da ceza yedim, hem de hız limitlerini aşmayana dikkatli bir sürücü olduğumu iddia ederken. Bu düşüncelerle saatler birbirini kovalıyor.
5.30 am
Uyku beni unutmuş, bilgisayarımı elime alıp biraz internette dolaşıyorum. Uykum gelmiyor hala.
10.00 am
Yataktan kalkıyorum, kafam hiç yerinde değil. Dünden kalan garip rüyalar sanki devam ediyor gibi. Bu gece rüyamda, eski iş yerime döndüğümü, hiçbir şeyin aynı olmadığını görüyorum. Ama en azından dünkü olayın etkisinden kurtulmuş gibiyim. İlk işim cezalarımın hem para hem de puan karşılıklarına bakmak oluyor. Görüyorum ki, mahkeme yolları tekrar görünüyor. En iyi ihtimalle 150-200 dolarlık bir masraf yaparım diye hesaplıyorum.
1.00 pm
Bir aydan fazla olmuş, berbere gitmeyeli. Evden arkadaşların peşine takılıp topluca berbere gidiyoruz.
2.15 pm
Günlerden Pazar olduğunu unutmuşuz ki, berbere geldiğimizde bizden önce 3 kişinin daha sırada bekledğini görüyoruz.
3.15 pm
Sıkıntıdan iki günlük gazete ve bir kaç kitaba göz gezdirdikten sonra, taraftar cezası alan iki takımın Galatasaray ve Beşiktaş’ın maçını izliyoruz. Kafam o an orda değil ki, sonucunu bile hatırlamıyorum maçın.
4.15 pm
Berber maceramız biterken, evin yolunu tutuyoruz. Yolda, Dursun Ali Erzincanlı, Mustafa Demirci eşliğinde beraber ve solo ilahiler dinliyoruz. Kimse konuşmuyor, kimbilir kim neyi düşünüyor.
5.45 pm
Bugünün sıradışı tecrübesi olan Pakistan toplumunun iftar yemeğine doğru yola koyuluyoruz. Şükürler olsun, dünkü gibi olmuyor bu kez zamanında varıyoruz camiye direksiyondaki kişi ben olmama rağmen.
6.45 pm
Camiden içeri girdiğimizde bizi davet eden dostumuz beliriyor, elimize iki parça hurma, bir içli börek ve bir bardak su tutuşturuyor. Önce, iftar yemeği yoksa bundan mı ibaret? şokunu yaşasak da işin aslının öyle olmadığını sonradan öğreniyoruz.
7.00 pm
Herkes bir lokma bir şeyler atıştırıp orucunu açıyor, ardından birlikte namaza duruyoruz. Namazın ardından yoğun bir kalabalık yemeklerini yenileceği alt kata inmeye başlıyor. Biz bu sıra geç biter diye cami içindeki Pakistanlı dostumuzla sohbet ediyoruz.
7.15 pm
Daha önce Afgan yemeklerini tatmış ve oldukça beğenmiş biri olarak Pakistan damak tadının bize yakın olabileceğini tahmin ediyorum. Biraz baharatlı olmaları dışında, yemeklerin mükemmel denebilecek kadar lezzetli olması, tahminimin de ötesine geçmesi hepimizi şaşırtıyor. Tabaklarımızdakileri bitirip, ilave istemek için kalkıyoruz.
8.00 pm
Teravih namazına daha 45 dakika olduğunu öğrenince, nehir kenarında kısa bir yürüyüşe çıkıyoruz. Havalar serin artık, öyle kısa kollularla pek durulmuyor, çaresiz camiye geri dönüyoruz.
9.00 pm
Cami cemaatinden Afrikadaki aç insanlara yardım toplanıyor. Ardından, yatsı namazına duruyoruz. Yatsı namazının sünnetini kılmıyoruz. Farzı kıldıktan sonra da camiiyi terk edenler var.
9.30 pm
İmam efendi sekiz rekat diye söyledikleri teravih’in henüz iki rekatını tamamlayabilmiş durumda. Hatimle kılıyor olabiliriz şüphesi var içimde. Arada bir secde ayeti okuyor ve secdeye varıyoruz, sonra tekrar ayağa kalkıyoruz. Askerden bu yana bu kadar süre ayakta dikildiğimi hatırlamıyorum, arkadaşın hesabına göre bir rekatta 3.5 sayfa okuyormuş.
9.45 pm
Toplam dört rekat kılındıktan sonra, imam ara veriyor. Bir başkası, eline bir kitap alıp hadis dersi yapmaya başlıyor. Biz saatin geç olduğu düşüncesiyle camiden ayrılıyoruz. Kalan kısımları evde kılıcaz.
11.45 pm
Bir hafta sonu böyle geçiyor, hala yazmayı planladığım yığınla şey varken bari bunu aradan çıkarayım istemiştim. Yatağa uzanırken, gerçekten yorulduğumu hissediyorum bu kez.
6.00 pm
Evden aceleyle çıkıyoruz, 45 dakikalık yolumuz var. Philadelphia’nın kuzeyinde bir iftar yemeğine katılmak niyetindeyiz. Hava ve yol koşulları normal.
6.45 pm
İftara oldukça az bir zaman kalmasına karşın, farklı bir yoldan adres bulma girişimlerim bu kez netice vermiyor. Anlaşılan 5-10 dakika kadar geç kalacağız.
7.00 pm
İftar vakti oldu, adresi bir türlü bulamıyorum, sokak isimleri aynı ama adeta bir döngü çiziyor gibiyim. Yanımdaki misafirim de telefon açsak, adres sorsak demeye başladı. Hayır, adres sormamakta kararlıyım. Geç de olsa kendim varmak istiyorum bu adrese.
7.05 pm
Evet, yollar tanıdık gelmeye başladı. İlk girdiğim sokaktan itibaren dolandığım yolları akla getirecek olursak, yana yatık bir U harfi çizdiğim ortaya çıkacak. Paniğe mahal yok, bu sefer doğru yol üzerindeyiz.
7.15 pm
Yarım saate yakın bir gecikmeyle iftar evindeyiz. Şükür ki, sofradan kalkılmamış. Hemen servis geliyor ve hızlı hızlı kaşıklıyoruz önümüze sunulan ikramları. Misafirim, stratejik bir hatayla asıl yemeği çorba zannediyor ve yemeğin ardından gelen çay ve meyve ikramlarını geri çeviriyor. Sonradan anlaşılıyor ki, misafirimiz sofradan doymadan kalkmış.
8.30 pm
Sohbet ve çay faslının ardından teravih namazına niyetleniyoruz. Hafif bir şeyler yediğimizden olsa gerek teravih hiç de yorucu gelmiyor. Bilakis, vücudumuzu dinlendiriyor.
10.00 pm
Mehmet hocam, ne kadar dakiksin tam 10.00’da eve vardık diyen misafirim ve ben ev adımımızı atar atmaz, dolaptaki biber dolmasına gözümüzü dikiyoruz. Anlaşılan, ben de doymamışım.
12.00 am
Sahura davetli olduğumuzu öğrenmemle yatağa girmem bir oluyor. Gündüzden uykumu aldığım için uykuya dalmakta zorlanıyorum. Yeni aldığım telefonumdan internete girip, Black Eyed Peas’in Pump It şarkısını telefonuma melodi olarak indiriyorum. Sonra da, alarmı gece üçe bu melodi çalacak şekilde ayarlıyor ve uykuya dalıyorum.
3.00 am
Odanın içi, müzik sesiyle yankılanırken, sersem bir biçimde uyanıyorum. İşin aslı bu saatte sahura filan gidesim yok. Ramazan başladığından beri de sahura kalkmışlığım da yok. Ama davete icabet edelim düşüncesiyle uyanıyorum.
3.30 am
Sokaklar tenha, kimseler yok. Hız sınırını aşıyorum, aslında gündüz saatlerinde pek çok aracın da bu hız sınırını aştığı malum. Bir kaç dakika geçmiyor ki, ardımda beliren bir polis aracı ışıkları yakmış beni takip ediyor. Gecenin bi yarısı bu da nereden çıktı derken, gözlüklerimi takmadığımı da fark ediyorum.
4.00 am
Yarım saattir beklemedeyiz. Uykulu gözlerim, arkamda bilmem kaç watt’lık polis ışıkları yüzünden faltaşı gibi açılıyor. Nihayet yanımda beliren polis memuru, elime tutuşturduğu iki ceza notuyla ‘Drive Safely’ diyerek yanımdan uzaklaşıyor.
4.15 am
Artık bende ne sahura gidecek takat, ne de araba sürecek cesaret kalıyor. Eve gidiyoruz, kendimi yatağa atıyorum. Nasıl oldu da ceza yedim, hem de hız limitlerini aşmayana dikkatli bir sürücü olduğumu iddia ederken. Bu düşüncelerle saatler birbirini kovalıyor.
5.30 am
Uyku beni unutmuş, bilgisayarımı elime alıp biraz internette dolaşıyorum. Uykum gelmiyor hala.
10.00 am
Yataktan kalkıyorum, kafam hiç yerinde değil. Dünden kalan garip rüyalar sanki devam ediyor gibi. Bu gece rüyamda, eski iş yerime döndüğümü, hiçbir şeyin aynı olmadığını görüyorum. Ama en azından dünkü olayın etkisinden kurtulmuş gibiyim. İlk işim cezalarımın hem para hem de puan karşılıklarına bakmak oluyor. Görüyorum ki, mahkeme yolları tekrar görünüyor. En iyi ihtimalle 150-200 dolarlık bir masraf yaparım diye hesaplıyorum.
1.00 pm
Bir aydan fazla olmuş, berbere gitmeyeli. Evden arkadaşların peşine takılıp topluca berbere gidiyoruz.
2.15 pm
Günlerden Pazar olduğunu unutmuşuz ki, berbere geldiğimizde bizden önce 3 kişinin daha sırada bekledğini görüyoruz.
3.15 pm
Sıkıntıdan iki günlük gazete ve bir kaç kitaba göz gezdirdikten sonra, taraftar cezası alan iki takımın Galatasaray ve Beşiktaş’ın maçını izliyoruz. Kafam o an orda değil ki, sonucunu bile hatırlamıyorum maçın.
4.15 pm
Berber maceramız biterken, evin yolunu tutuyoruz. Yolda, Dursun Ali Erzincanlı, Mustafa Demirci eşliğinde beraber ve solo ilahiler dinliyoruz. Kimse konuşmuyor, kimbilir kim neyi düşünüyor.
5.45 pm
Bugünün sıradışı tecrübesi olan Pakistan toplumunun iftar yemeğine doğru yola koyuluyoruz. Şükürler olsun, dünkü gibi olmuyor bu kez zamanında varıyoruz camiye direksiyondaki kişi ben olmama rağmen.
6.45 pm
Camiden içeri girdiğimizde bizi davet eden dostumuz beliriyor, elimize iki parça hurma, bir içli börek ve bir bardak su tutuşturuyor. Önce, iftar yemeği yoksa bundan mı ibaret? şokunu yaşasak da işin aslının öyle olmadığını sonradan öğreniyoruz.
7.00 pm
Herkes bir lokma bir şeyler atıştırıp orucunu açıyor, ardından birlikte namaza duruyoruz. Namazın ardından yoğun bir kalabalık yemeklerini yenileceği alt kata inmeye başlıyor. Biz bu sıra geç biter diye cami içindeki Pakistanlı dostumuzla sohbet ediyoruz.
7.15 pm
Daha önce Afgan yemeklerini tatmış ve oldukça beğenmiş biri olarak Pakistan damak tadının bize yakın olabileceğini tahmin ediyorum. Biraz baharatlı olmaları dışında, yemeklerin mükemmel denebilecek kadar lezzetli olması, tahminimin de ötesine geçmesi hepimizi şaşırtıyor. Tabaklarımızdakileri bitirip, ilave istemek için kalkıyoruz.
8.00 pm
Teravih namazına daha 45 dakika olduğunu öğrenince, nehir kenarında kısa bir yürüyüşe çıkıyoruz. Havalar serin artık, öyle kısa kollularla pek durulmuyor, çaresiz camiye geri dönüyoruz.
9.00 pm
Cami cemaatinden Afrikadaki aç insanlara yardım toplanıyor. Ardından, yatsı namazına duruyoruz. Yatsı namazının sünnetini kılmıyoruz. Farzı kıldıktan sonra da camiiyi terk edenler var.
9.30 pm
İmam efendi sekiz rekat diye söyledikleri teravih’in henüz iki rekatını tamamlayabilmiş durumda. Hatimle kılıyor olabiliriz şüphesi var içimde. Arada bir secde ayeti okuyor ve secdeye varıyoruz, sonra tekrar ayağa kalkıyoruz. Askerden bu yana bu kadar süre ayakta dikildiğimi hatırlamıyorum, arkadaşın hesabına göre bir rekatta 3.5 sayfa okuyormuş.
9.45 pm
Toplam dört rekat kılındıktan sonra, imam ara veriyor. Bir başkası, eline bir kitap alıp hadis dersi yapmaya başlıyor. Biz saatin geç olduğu düşüncesiyle camiden ayrılıyoruz. Kalan kısımları evde kılıcaz.
11.45 pm
Bir hafta sonu böyle geçiyor, hala yazmayı planladığım yığınla şey varken bari bunu aradan çıkarayım istemiştim. Yatağa uzanırken, gerçekten yorulduğumu hissediyorum bu kez.