Yakın dostlarım zaman zaman amerika'da neler gördüğümden çok neler yaptığıma dair haberler almak istiyorlar. Kimi zaman günlük hayatta başımdan geçenleri bir kenara kaydetsem sanırım ilerisi için oldukça istifade edebileceğim notlara sahip olurdum diye de aklımdan geçirmiyor değilim. Amma ve lakin gerek yoğun tempodan gerekse bu düşüncenin bireysel öncelikler sıralamasında bir türlü üst sıralara çıkamıyor olmasından pek çok şey gibi arka plana atıyorum.
Malum, bu ülkede eğitimle bir şekilde münasebetimiz var. Bir yandan okuyor, öğreniyor, bireysel gelişimimizi sürdüyor, diğer yandan da öğretmeye gayret ediyoruz. Bildiğimiz bir şey yok, sadece bir ara geçirgen işlevi görmeye çalışarak zamanında hazmettiklerimizi bir başkasına aktarıyoruz.
Başlıkta sözünü etmeye çalıştığım filme dönecek olursak, Amerika'ya dair derinlemesine bir analiz yapma isteğimin bu ve benzeri yaşanmış olaylarla pekiştiğinde gerçeğe daha yakın tahlilere dönüşeceğinin altını çizmek isterim.
Evvela, sizlere kısaca bu belgesel filmden söz edeyim. Baltimore, Amerikanın en yoğun zenci nüfusuna sahip şehirlerinden bir tanesi. Vakti zamanında Sivil Savaş yıllarında, güneyde köle olarak çalışan zenciler, kuzeylilerin özgürlük yanlısı olduğunu öğrendiklerinde kuzey-doğu'daki bir kaç eyalete sığınmak için kaçmaya başlamışlar. Bu dönemde zencilere sonuna kadar kapılarını açan şehirlerden biri de Baltimore olmuş. Zamanla artan zenci nüfusu, Baltimore'un siyahi yoğunluğunun kontrol edilemez bir boyuta gelmesiyle artk ciddi bir probleme dönüşmüş. Zenciler, uyuşturucu kullanıp sokakta bunu satmakla yalnızca kendilerine zarar vermeyip aynı zamanda hırsızlık, adam öldürme, silahlı soygun gibi suçlarla artık şehrin güvenliğini de ciddi bir biçimde tehdit eder hale gelmişler. Hapishaneler artık mevcudun üzerinde kapasiteyle dolmuş. Devlet bu konuda bir şeyler yapma vaktinin geldiğinden hareketle konuya bir kaç değişik açıdan çözüm önerileri getirmeye çalışmış.
Bunlardan bir kaçını sıralayalım:
1. Her şeyin eğitimden geçtiği varsayımıyla bu bölgelerde çalışacak öğretmenlerin maaşlarını astronomik rakamlara yükseltmişler, ancak güvenlik gerekçeleriyle talep fazla olmamış.
2. Zenci nüfusun yoğun olduğu bölgelere beyaz Avrupalı göçmenleri yerleştirme politikası geliştirilmiş, hatta bu göçmenlere Ahiskalı türkleri de katmak gerekir ki bu da sorunu çözecek gibi görünmüyor. Zira az bucun durumunu düzelten aile bu mahallelerden kaçıyor ve daha temiz nüfusun olduğu yerlere yerleşmeyi düşünüyor.
3. Eğitimde bir takım radikal almak durumunda kalmışlar ki, sözü geçen film de bu projelerden birini ele almakta.
Baltimore'da lisede okuyan öğrencilerin yüzde 76'sı mezun olamıyor. Evet, yüzde 76 gibi çok ciddi bir oranda öğrenci okulu bitiremiyor. Amerikan eğitim sistemini az buçuk bilenler bunun ne denli vahim bir durum olduğunu anlayacaklardır. Zira amerika'da herhangi bir public school'a ( devlet okulu) afedersiniz esseği bağlasanız mezun olur. Zaten sınıfta kalma sistemi diye bir konu mevzu bahis değil. Öğrenciler, belli temel bilgileri alsınlar, nasıl olsa hesap makinesi var, teknolji var, para üstünü bile saymaya ihtiyaç duymayan hatta bunu yapamayan birer robot olarak mezun oluyorlar. Konumuz bu olmadığı için daha fazla detaylandırmak istemiyorum. Yüzde 76'nin içine okuldan defalarca atılanlar, eyalet içinde bir daha herhangi bir okula alınmaması kararı verilenler, hapse girenler ve bir şekilde hayatını kaybedenler de dahil.
Böyle bir ortamda sadece hayatta kalma mücadelesi veren 10 öğrenciyi seçiyorlar ve iki yıllığına Kenya'da Baraka School adında yatılı bir okula gönderiyorlar. Niçin Kenya, çünkü orası bir Afrika ülkesi ve bu çocukların ataları nihayetinde Afrika'dan gelmişler.
Okulun öğretmenleri Amerikalı, okulda zaman zaman elektrik kesintileri şu kesintileri oluyor. İnternet televizyon ya da diğer teknolojik imkanlar yok. Çocuklara zaman zaman halkın yaşadığı durum gösteriliyor ve bakın bu insanların yiyecek yemekleri, elektrikleri ve suları yok deniyor.
Çocuklar ilk başta durumu kabullenmekte zorlanıyorlar. Hakikaten amerika'da yaşayan herhangi bir insanı alıp böyle bit ortama koysanız bir hafta dayanamadan çekip gider.
Okuldaki eğitim sistemiyle ilgili anlatılacak çok şey var ama en iyisi filmin kendisini izleyip görmek diye düşünüyorum.
Okul birinci yılın sonunda güvenlik nedenlerinden dolayı kapanıyor ve bu çocuklar Baltimore'da eski okullarına geri dönmek zorunda kalıyorlar. Tüm bu süreç başından sonuna kadar belgesel olarak kayda geçiriliyor ve çocukların eski okullarına döndükten sonra hayatlarının yine eskisi gibi olduğu gerçeğiyle film noktalanıyor.
Filmin resmi web sayfasına gitmek için burayı tıklayın: http://www.theboysofbaraka.com/
Film hakkında daha ayrıntılı bilgi almak, çocukların bugün ne halde olduklarını öğrenmek istiyorsanız PBS'in ilgili sayfasına gitmek için tıklayın.
http://www.pbs.org/pov/pov2006/boysofbaraka/
Peki, filmi nereden temin edebilirim diyorsanız da burayı tıklayın.
http://www.netflix.com/Movie/The_Boys_of_Baraka/70044382?trkid=188469
Malum, bu ülkede eğitimle bir şekilde münasebetimiz var. Bir yandan okuyor, öğreniyor, bireysel gelişimimizi sürdüyor, diğer yandan da öğretmeye gayret ediyoruz. Bildiğimiz bir şey yok, sadece bir ara geçirgen işlevi görmeye çalışarak zamanında hazmettiklerimizi bir başkasına aktarıyoruz.
Başlıkta sözünü etmeye çalıştığım filme dönecek olursak, Amerika'ya dair derinlemesine bir analiz yapma isteğimin bu ve benzeri yaşanmış olaylarla pekiştiğinde gerçeğe daha yakın tahlilere dönüşeceğinin altını çizmek isterim.
Evvela, sizlere kısaca bu belgesel filmden söz edeyim. Baltimore, Amerikanın en yoğun zenci nüfusuna sahip şehirlerinden bir tanesi. Vakti zamanında Sivil Savaş yıllarında, güneyde köle olarak çalışan zenciler, kuzeylilerin özgürlük yanlısı olduğunu öğrendiklerinde kuzey-doğu'daki bir kaç eyalete sığınmak için kaçmaya başlamışlar. Bu dönemde zencilere sonuna kadar kapılarını açan şehirlerden biri de Baltimore olmuş. Zamanla artan zenci nüfusu, Baltimore'un siyahi yoğunluğunun kontrol edilemez bir boyuta gelmesiyle artk ciddi bir probleme dönüşmüş. Zenciler, uyuşturucu kullanıp sokakta bunu satmakla yalnızca kendilerine zarar vermeyip aynı zamanda hırsızlık, adam öldürme, silahlı soygun gibi suçlarla artık şehrin güvenliğini de ciddi bir biçimde tehdit eder hale gelmişler. Hapishaneler artık mevcudun üzerinde kapasiteyle dolmuş. Devlet bu konuda bir şeyler yapma vaktinin geldiğinden hareketle konuya bir kaç değişik açıdan çözüm önerileri getirmeye çalışmış.
Bunlardan bir kaçını sıralayalım:
1. Her şeyin eğitimden geçtiği varsayımıyla bu bölgelerde çalışacak öğretmenlerin maaşlarını astronomik rakamlara yükseltmişler, ancak güvenlik gerekçeleriyle talep fazla olmamış.
2. Zenci nüfusun yoğun olduğu bölgelere beyaz Avrupalı göçmenleri yerleştirme politikası geliştirilmiş, hatta bu göçmenlere Ahiskalı türkleri de katmak gerekir ki bu da sorunu çözecek gibi görünmüyor. Zira az bucun durumunu düzelten aile bu mahallelerden kaçıyor ve daha temiz nüfusun olduğu yerlere yerleşmeyi düşünüyor.
3. Eğitimde bir takım radikal almak durumunda kalmışlar ki, sözü geçen film de bu projelerden birini ele almakta.
Baltimore'da lisede okuyan öğrencilerin yüzde 76'sı mezun olamıyor. Evet, yüzde 76 gibi çok ciddi bir oranda öğrenci okulu bitiremiyor. Amerikan eğitim sistemini az buçuk bilenler bunun ne denli vahim bir durum olduğunu anlayacaklardır. Zira amerika'da herhangi bir public school'a ( devlet okulu) afedersiniz esseği bağlasanız mezun olur. Zaten sınıfta kalma sistemi diye bir konu mevzu bahis değil. Öğrenciler, belli temel bilgileri alsınlar, nasıl olsa hesap makinesi var, teknolji var, para üstünü bile saymaya ihtiyaç duymayan hatta bunu yapamayan birer robot olarak mezun oluyorlar. Konumuz bu olmadığı için daha fazla detaylandırmak istemiyorum. Yüzde 76'nin içine okuldan defalarca atılanlar, eyalet içinde bir daha herhangi bir okula alınmaması kararı verilenler, hapse girenler ve bir şekilde hayatını kaybedenler de dahil.
Böyle bir ortamda sadece hayatta kalma mücadelesi veren 10 öğrenciyi seçiyorlar ve iki yıllığına Kenya'da Baraka School adında yatılı bir okula gönderiyorlar. Niçin Kenya, çünkü orası bir Afrika ülkesi ve bu çocukların ataları nihayetinde Afrika'dan gelmişler.
Okulun öğretmenleri Amerikalı, okulda zaman zaman elektrik kesintileri şu kesintileri oluyor. İnternet televizyon ya da diğer teknolojik imkanlar yok. Çocuklara zaman zaman halkın yaşadığı durum gösteriliyor ve bakın bu insanların yiyecek yemekleri, elektrikleri ve suları yok deniyor.
Çocuklar ilk başta durumu kabullenmekte zorlanıyorlar. Hakikaten amerika'da yaşayan herhangi bir insanı alıp böyle bit ortama koysanız bir hafta dayanamadan çekip gider.
Okuldaki eğitim sistemiyle ilgili anlatılacak çok şey var ama en iyisi filmin kendisini izleyip görmek diye düşünüyorum.
Okul birinci yılın sonunda güvenlik nedenlerinden dolayı kapanıyor ve bu çocuklar Baltimore'da eski okullarına geri dönmek zorunda kalıyorlar. Tüm bu süreç başından sonuna kadar belgesel olarak kayda geçiriliyor ve çocukların eski okullarına döndükten sonra hayatlarının yine eskisi gibi olduğu gerçeğiyle film noktalanıyor.
Filmin resmi web sayfasına gitmek için burayı tıklayın: http://www.theboysofbaraka.com/
Film hakkında daha ayrıntılı bilgi almak, çocukların bugün ne halde olduklarını öğrenmek istiyorsanız PBS'in ilgili sayfasına gitmek için tıklayın.
http://www.pbs.org/pov/pov2006/boysofbaraka/
Peki, filmi nereden temin edebilirim diyorsanız da burayı tıklayın.
http://www.netflix.com/Movie/The_Boys_of_Baraka/70044382?trkid=188469