Son zamanlarda en sık karşılaştığım iki soru var. Birincisi Başkanlık seçiminin galibi kim olacak, ikincisi de ekonomik kriz sizi de etkiledi mi? Bu iki konuya değinmeyi epeydir düşünüyordum lakin gelin ve görün ki kısmet ancak bugüneymiş.
İlk soruya doğrudan seçimin galibi Obama olacak diyemiyorum. Amerika’da seçimler çok şaşırtıcı sonuçlanabiliyor çünkü. Bunu da bir türlü çözemediğim (halkın da pek çözdüğünü sanmadığım) seçim sistemine bağlayabiliriz. Örneğin geçen seçimlerde George Bush son dakikaya kadar mağlup pozisyondayken Florida’daki oyların tekrar sayılması sayesinde Başkan seçilebildi. Kamuoyunda hala bu seçimde hile yapıldığına dair bir takım kuşkular var. Öyle ki, bu sene bazı eyaletlerde başlayan erken oy verme işleminde elektronik oy verme makinelerinde bir takım problemler yaşandı. Amerika gibi dünyanın gelişmiş ülkesinde seçimlere hile karıştırıldığını düşünmek insanlara garip gelebiliyor. Ama elektronik ortamdaki oylara güvenilmediği için Florida eyaleti eski usül (bildiğiniz kağıt) kullanarak seçimleri gerçekleştiriyor ve sandık noktalarında sonu gelmeyen kuyruklar oluşmaya başladı bile.
Obama mı McCain mi sorusuna anketlere bakarak Obama diyebilmeyi çok isterdim ama yukarıda da sözünü ettiğim gibi burada seçim sonucunu tahmin etmek oldukça zor bir iş. İlginç olan seçimin giderek bir zenci-beyaz mücadelesine dönüştüğünü görmek. Zencilerin tamamına yakını Obama’yı desteklerken beyazların hepsinin McCain’in peşinden gittiğini söylemek pek mümkün değil. Belki de bu yüzden Obama’nın şansı biraz daha fazla. Yalnızca zenciler değil, aynı zamanda azınlık olarak görülen göçmenler de Obama destekçisi. Yeri gelmişken Amerika’da yaşayan Türklerin de Obama’yı başkan olarak görmek istediklerini belirtmeden geçmeyelim.
Seçimle alakalı daha yüzlerce şey söylenebilir, ama şunun şurasında bir günden az bir zaman kalmışken heyecanla sonucu beklemek daha isabetli olacaktır.
Gelelim ekonomik krize. Bize yansıyan yönüyle pek fazla etkisi olduğunu söyleyemeyeceğim ancak krizin sokaklara nasıl yansıdığına dair bir kaç kelime edebilirim. Şöyle ki, benzin fiyatları bu yaz Amerika’nın gelmiş geçmiş en yüksek seviyesindeydi. Şimdilerde bu normal seyrine inmiş gibi de olsa Amerikalıları hayli endişelendirmişti.
Geçtiğimiz Cuma cadılar bayramıydı. Aşağıda videoda izlediğiniz gibi sokaklarda dolaşıp güzel görüntüler elde etmeyi planlıyordum. Ancak, bu sene Cadılar Bayramı için o eski şatafatlı görüntülere rastlayamadığımı itiraf etmeliyim. En azından gaftalar öncesinden başlayan ve her sokağın ışıl ışıl olmasını sağlayan bu dekorasyonlar hayli ilginç görüntüler oluşturuyordu. Bu yıl, çok fazla ışıklı süsleme kullanılmamasını ekonomik krize bağlayamamız acaba yerinde olur mu, açıkçası emin değilim.
Son olarak, geçtiğimiz haftalarda ve bugün başıma gelen iki benzer olayı paylaşmak istiyorum. Birincisi, market önünde arabamın içinde beklerken yanıma yaklaşan birinin benden cep telefonumu istemesiyle başladı. Kaybolduğunu, kendisini alması için amcasına telefon açması gerektiğini söyledi. Ben de bir şey olmaz diyerek telefonumu verdim. Ardından, tren istasyonuna gitmesi gerektiğini söyledi. Ben de tren istasyonu hemen şurada, az ötede dedim. Yürüyerek gayet rahat gidebileceği bu mesafe için bize kendisini arabayla bırakıp bırakamayacağımızı sordu. Arkadaşım, beni de şaşırtan bir hamleyle neden olmasın dedi ve biz elemanı arabamıza almış bulunduk. Bu adam şimdi silah çıkartıp bizden para istemesin diye de aklımızdan geçmedi değil. Ancak , beklenenin tersi oldu. Adam bize trene binecek parasının olmadığını, kendisinin adresini ve telefonunu verebileceğini, parayı geri yolayacağını söyledi. Bu durumda ne yapacağımızı bilemedik. Hemen arkamızda devriye atan polis aracını fark edince, kendisine gidip polisten yardım istemesini söyledik ve adamı arabadan indirdik.
Bir diğer olay da bugün başıma geldi. Dunkin Donuts’tan drive thru (arabadan inmeden) bir şeyler aldıktan sonra ilerlerken arabaya doğru biri yaklaştı ve bu civarı iyi bilip bilmediğimi sordu. Sonra bana uzun uzun bir hikaye anlattı ve en nihayetinde trene binmek için parası olmadığını söyledi. Sadece 4 dolara ihtiyacım var dedi. Adamın hali vakti yerindeydi, elinde de cep telefonu vardı.
Seçimler yarın. Yalnıza Amerika’yı değil aynı zamanda tüm dünyayı yakından ilgilendiren bu seçimler acaba Amerika’da durgunlaşan ve açıktan açığa insanları yoklukla karşı karşıya bırakan ekonomik krize karşı acaba bir çare olabilecek mi? Merakla bekliyoruz....
İlk soruya doğrudan seçimin galibi Obama olacak diyemiyorum. Amerika’da seçimler çok şaşırtıcı sonuçlanabiliyor çünkü. Bunu da bir türlü çözemediğim (halkın da pek çözdüğünü sanmadığım) seçim sistemine bağlayabiliriz. Örneğin geçen seçimlerde George Bush son dakikaya kadar mağlup pozisyondayken Florida’daki oyların tekrar sayılması sayesinde Başkan seçilebildi. Kamuoyunda hala bu seçimde hile yapıldığına dair bir takım kuşkular var. Öyle ki, bu sene bazı eyaletlerde başlayan erken oy verme işleminde elektronik oy verme makinelerinde bir takım problemler yaşandı. Amerika gibi dünyanın gelişmiş ülkesinde seçimlere hile karıştırıldığını düşünmek insanlara garip gelebiliyor. Ama elektronik ortamdaki oylara güvenilmediği için Florida eyaleti eski usül (bildiğiniz kağıt) kullanarak seçimleri gerçekleştiriyor ve sandık noktalarında sonu gelmeyen kuyruklar oluşmaya başladı bile.
Obama mı McCain mi sorusuna anketlere bakarak Obama diyebilmeyi çok isterdim ama yukarıda da sözünü ettiğim gibi burada seçim sonucunu tahmin etmek oldukça zor bir iş. İlginç olan seçimin giderek bir zenci-beyaz mücadelesine dönüştüğünü görmek. Zencilerin tamamına yakını Obama’yı desteklerken beyazların hepsinin McCain’in peşinden gittiğini söylemek pek mümkün değil. Belki de bu yüzden Obama’nın şansı biraz daha fazla. Yalnızca zenciler değil, aynı zamanda azınlık olarak görülen göçmenler de Obama destekçisi. Yeri gelmişken Amerika’da yaşayan Türklerin de Obama’yı başkan olarak görmek istediklerini belirtmeden geçmeyelim.
Seçimle alakalı daha yüzlerce şey söylenebilir, ama şunun şurasında bir günden az bir zaman kalmışken heyecanla sonucu beklemek daha isabetli olacaktır.
Gelelim ekonomik krize. Bize yansıyan yönüyle pek fazla etkisi olduğunu söyleyemeyeceğim ancak krizin sokaklara nasıl yansıdığına dair bir kaç kelime edebilirim. Şöyle ki, benzin fiyatları bu yaz Amerika’nın gelmiş geçmiş en yüksek seviyesindeydi. Şimdilerde bu normal seyrine inmiş gibi de olsa Amerikalıları hayli endişelendirmişti.
Geçtiğimiz Cuma cadılar bayramıydı. Aşağıda videoda izlediğiniz gibi sokaklarda dolaşıp güzel görüntüler elde etmeyi planlıyordum. Ancak, bu sene Cadılar Bayramı için o eski şatafatlı görüntülere rastlayamadığımı itiraf etmeliyim. En azından gaftalar öncesinden başlayan ve her sokağın ışıl ışıl olmasını sağlayan bu dekorasyonlar hayli ilginç görüntüler oluşturuyordu. Bu yıl, çok fazla ışıklı süsleme kullanılmamasını ekonomik krize bağlayamamız acaba yerinde olur mu, açıkçası emin değilim.
Son olarak, geçtiğimiz haftalarda ve bugün başıma gelen iki benzer olayı paylaşmak istiyorum. Birincisi, market önünde arabamın içinde beklerken yanıma yaklaşan birinin benden cep telefonumu istemesiyle başladı. Kaybolduğunu, kendisini alması için amcasına telefon açması gerektiğini söyledi. Ben de bir şey olmaz diyerek telefonumu verdim. Ardından, tren istasyonuna gitmesi gerektiğini söyledi. Ben de tren istasyonu hemen şurada, az ötede dedim. Yürüyerek gayet rahat gidebileceği bu mesafe için bize kendisini arabayla bırakıp bırakamayacağımızı sordu. Arkadaşım, beni de şaşırtan bir hamleyle neden olmasın dedi ve biz elemanı arabamıza almış bulunduk. Bu adam şimdi silah çıkartıp bizden para istemesin diye de aklımızdan geçmedi değil. Ancak , beklenenin tersi oldu. Adam bize trene binecek parasının olmadığını, kendisinin adresini ve telefonunu verebileceğini, parayı geri yolayacağını söyledi. Bu durumda ne yapacağımızı bilemedik. Hemen arkamızda devriye atan polis aracını fark edince, kendisine gidip polisten yardım istemesini söyledik ve adamı arabadan indirdik.
Bir diğer olay da bugün başıma geldi. Dunkin Donuts’tan drive thru (arabadan inmeden) bir şeyler aldıktan sonra ilerlerken arabaya doğru biri yaklaştı ve bu civarı iyi bilip bilmediğimi sordu. Sonra bana uzun uzun bir hikaye anlattı ve en nihayetinde trene binmek için parası olmadığını söyledi. Sadece 4 dolara ihtiyacım var dedi. Adamın hali vakti yerindeydi, elinde de cep telefonu vardı.
Seçimler yarın. Yalnıza Amerika’yı değil aynı zamanda tüm dünyayı yakından ilgilendiren bu seçimler acaba Amerika’da durgunlaşan ve açıktan açığa insanları yoklukla karşı karşıya bırakan ekonomik krize karşı acaba bir çare olabilecek mi? Merakla bekliyoruz....