Üç günlük Virginia Beach macerasından sonra kazasız belasız eve dönebilmiş bulunmaktayım. Üç günde toplam 24 saat direksiyon sallamış biri için hayatta kalabilmiş olmak herhalde şükredilesi bir durum olsa gerek.
Birinci gün: Güya sabah erkenden kalkacak, öğleye doğru Norfolk’a varacak ve böylece Cuma gününden gezmeye dolaşmaya başlayacaktık. Hoş, ziyaretin amacı gezip tozmaktan ziyade eski dostlarla bir araya gelmek olduğu için bu ayrıntıyı atlıyorum. Norfolk’a vardığımda saat akşam beş sularıydı ve akşam yemeğini şehrin en kıyak pizzacısında hallettiken sonra tuttuk Virginia Beach’in yolunu. Independence Day olduğundan sahil şeridine yaklaşık 1 kilometre ötede park edebilecek yer bulabildik ve tabana kuvvet diyerek tuttuk Ocean Front yollarını. Bu kez çok fazla insan ve rahatsız edici bir kalabalık karşıladı bizi. Çok fazla kalmanın bir anlamı yoktu, biz de işlerimizi halledip evin yolunu tuttuk.
İkinci gün: Sevgili Cihad, Amerika’ya adım atalı daha üç gün olmasına aldırış etmeden araba almaya kalktığı için kabak yine bizim başımıza patladı. Taa Washington D.C.’ye 4 saat git 4 saat gel toplam 8 saatlik bir yolculuk yaptık, yeşil renk Honda Civic’le başkasından bulduğumuz çakma bir plaka ile Norfolk’a geri dündük. Tabi eve vardığımızda akşam saat 6’ydı ve ben yorgunluktan direk kendimi yatağa atmışım. Gece kalktık, sabahın dördüne kadar oturduk ve ziyaretin asıl amacı hedefine ulaşmış oldu.
Üçüncü gün: Güya bu sabah erkenden kalkıp yüzmeye gidecektik. Yüzyılın yalanı. Yataktan doğrulduğumda saat 11’i çoktan geçmişti. Neyse ki Erdinç’in kendi elleriyle yaptığı sigara börekleri bunu telafi etti ve o kadar çok yemişim ki öğlen öğününü atlayabilmişim. Asıl macera bundan sonra başlıyor. Bizim eski dostlara saat 1.30 gibi veda ettim. Tuttum New Jersey yollarını. Hava güzel, Chasepeake Bay Bridge üzerinde okyanus manzaralı seyahat bir harika, hele de tüm bunlara Eagles’ın Hotel California isimli şarkısı eşlik ediyorsa değmeyin keyfime diyecektim ki: Tekerlek patladı. Biraz uğraştım, kendim yapabilir miyim diye, somunları bile sökemedim. Belki polis gelir diye bekliyorum, tık yok. Gözünü sevdiğimin New jersey Emergency Service arabaları, ne gelen var ne giden. Ben de patlak lastikle en yakın tamirciyi bulayım derken bir polis arabasına rastladım. Memur beye derdimi anlatınca, sağa çek hallederiz dedi. Arabadan alet edevatları aldı geldi, bir güzel tekerleği söktü. Stepneyi taktık. Ardından da, böyle bir günde hiç bir yer açık değildir, en yakın lastikçi brdan 20 mile ötedeki Walmart diye de yardımcı oldu. Ben kendi kendime bir lastik değiştirme kimbilir kaç paradır diye düşünürken bir yandan da stepneyle New Jersey’e kadar gitmenin planlarını yapıyordum. Saatte 40-50 mile hızla bunun mümkün olmayacağını idrak edince Walmart’ın yolunu tuttum. Allah’tan yeni lastik parası (40 dolar) dışında başka hiç bir ücret talep etmediler ve ben kalan yolumu dönüş trafiğinin de etkisiyle toplam 3 saat gecikmeyle tamamlayabildim. Yine de şükür dedim çünkü onca saat araba kullandıktan sonra sağsalim eve varabilmiştim.
Çıkarılacak dersler:1. Uzun yola gidiyorsanız mutlaka araba kiralayın, lamı cimi yok. Eski arabaya güven olmuyor.
2. Yanınıza mutlaka yeterli para alın, yoksa benim gibi lastik değiştirmeden önce banka hesabımda yeterli para var mı diye kıvranır durursunuz. Ah bir de çekici falan gelseydi o zaman hapı yutmuştuk.
3. Abicim illa arabayla gitmek şart mı ya, otobüse bin, uçağa atla ne bileyim. Gerçi bu dediklerim çok da geçerliliği olan şeyler değil şu Amerika’da ama yine de 24 saat araba kullanmak kadar iğrenç bir şey yok.
4. Yanına mutlaka bir fotoğraf makinesi al. Yok, bu sefer gezdiğimiz yerleri değil, üç arkadaş şöyle beraber bir resmimiz yok. Sorsalar kanıt gösteremiycez. Arda kalan yorgunluk da cabası.
Birinci gün: Güya sabah erkenden kalkacak, öğleye doğru Norfolk’a varacak ve böylece Cuma gününden gezmeye dolaşmaya başlayacaktık. Hoş, ziyaretin amacı gezip tozmaktan ziyade eski dostlarla bir araya gelmek olduğu için bu ayrıntıyı atlıyorum. Norfolk’a vardığımda saat akşam beş sularıydı ve akşam yemeğini şehrin en kıyak pizzacısında hallettiken sonra tuttuk Virginia Beach’in yolunu. Independence Day olduğundan sahil şeridine yaklaşık 1 kilometre ötede park edebilecek yer bulabildik ve tabana kuvvet diyerek tuttuk Ocean Front yollarını. Bu kez çok fazla insan ve rahatsız edici bir kalabalık karşıladı bizi. Çok fazla kalmanın bir anlamı yoktu, biz de işlerimizi halledip evin yolunu tuttuk.
İkinci gün: Sevgili Cihad, Amerika’ya adım atalı daha üç gün olmasına aldırış etmeden araba almaya kalktığı için kabak yine bizim başımıza patladı. Taa Washington D.C.’ye 4 saat git 4 saat gel toplam 8 saatlik bir yolculuk yaptık, yeşil renk Honda Civic’le başkasından bulduğumuz çakma bir plaka ile Norfolk’a geri dündük. Tabi eve vardığımızda akşam saat 6’ydı ve ben yorgunluktan direk kendimi yatağa atmışım. Gece kalktık, sabahın dördüne kadar oturduk ve ziyaretin asıl amacı hedefine ulaşmış oldu.
Üçüncü gün: Güya bu sabah erkenden kalkıp yüzmeye gidecektik. Yüzyılın yalanı. Yataktan doğrulduğumda saat 11’i çoktan geçmişti. Neyse ki Erdinç’in kendi elleriyle yaptığı sigara börekleri bunu telafi etti ve o kadar çok yemişim ki öğlen öğününü atlayabilmişim. Asıl macera bundan sonra başlıyor. Bizim eski dostlara saat 1.30 gibi veda ettim. Tuttum New Jersey yollarını. Hava güzel, Chasepeake Bay Bridge üzerinde okyanus manzaralı seyahat bir harika, hele de tüm bunlara Eagles’ın Hotel California isimli şarkısı eşlik ediyorsa değmeyin keyfime diyecektim ki: Tekerlek patladı. Biraz uğraştım, kendim yapabilir miyim diye, somunları bile sökemedim. Belki polis gelir diye bekliyorum, tık yok. Gözünü sevdiğimin New jersey Emergency Service arabaları, ne gelen var ne giden. Ben de patlak lastikle en yakın tamirciyi bulayım derken bir polis arabasına rastladım. Memur beye derdimi anlatınca, sağa çek hallederiz dedi. Arabadan alet edevatları aldı geldi, bir güzel tekerleği söktü. Stepneyi taktık. Ardından da, böyle bir günde hiç bir yer açık değildir, en yakın lastikçi brdan 20 mile ötedeki Walmart diye de yardımcı oldu. Ben kendi kendime bir lastik değiştirme kimbilir kaç paradır diye düşünürken bir yandan da stepneyle New Jersey’e kadar gitmenin planlarını yapıyordum. Saatte 40-50 mile hızla bunun mümkün olmayacağını idrak edince Walmart’ın yolunu tuttum. Allah’tan yeni lastik parası (40 dolar) dışında başka hiç bir ücret talep etmediler ve ben kalan yolumu dönüş trafiğinin de etkisiyle toplam 3 saat gecikmeyle tamamlayabildim. Yine de şükür dedim çünkü onca saat araba kullandıktan sonra sağsalim eve varabilmiştim.
Çıkarılacak dersler:1. Uzun yola gidiyorsanız mutlaka araba kiralayın, lamı cimi yok. Eski arabaya güven olmuyor.
2. Yanınıza mutlaka yeterli para alın, yoksa benim gibi lastik değiştirmeden önce banka hesabımda yeterli para var mı diye kıvranır durursunuz. Ah bir de çekici falan gelseydi o zaman hapı yutmuştuk.
3. Abicim illa arabayla gitmek şart mı ya, otobüse bin, uçağa atla ne bileyim. Gerçi bu dediklerim çok da geçerliliği olan şeyler değil şu Amerika’da ama yine de 24 saat araba kullanmak kadar iğrenç bir şey yok.
4. Yanına mutlaka bir fotoğraf makinesi al. Yok, bu sefer gezdiğimiz yerleri değil, üç arkadaş şöyle beraber bir resmimiz yok. Sorsalar kanıt gösteremiycez. Arda kalan yorgunluk da cabası.