(Bu yazı Fildişikule.Org 'ta yayınlanmıştır...)
Dünya ve beraberinde Türkiye, hızına yetişemediğimiz bir dizi gündemle meşgul bu sıralar. Ülkemin kahvehane köşelerinde belki de tüm bu gündeme yetişemiyordur yurdum insanı. Ancak, ben tüm bu olup bitenlere yine de bizim penceremizden az da olsa bir kapı aralayalım istiyorum.
Şu satırları kaleme alırken, Obama ve Clinton arasında süren çekişme belki de Amerikan kamuoyunun tek gündem maddesi. Öyle ki, ne Türkiye'de bir siyasi partinin kapatılması davası, ne başörtüsü meselesi ne de Kosova'nın bağımsızlığından haberdar değil sokaktaki Amerikalı. Hoş, sokakta gezen insan da göremediğiniz bu ülkede kimse kimseden haberdar da değil aslında.
Bu ülkede yaşarken, zaman zaman insanı boğan, zaman zaman da hayatı anlamsız kılan bir yaşam tarzı hakim gibi geliyor bana. Bu his bazen öyle ayyuka çıkıyor ki, sokakta –eğer görebilsem- çekip bir Amerikalıyı durdurup 'Kardeşim görmüyor musunuz Dünya'da olan biteni, onlarca aç insanı ve suçsuz yere ölen çocukları' diyesim geliyor. Susuyor, içime atıyorum çoğu zaman.
Tabi, bu durum içeriden pek de net bir biçimde görülemiyor. Hele hele, kendi ülkesini bırakın, kendi eyaletinden, kendi kasabasından dışarı çıkmamış bir Amerikan vatandaşı için daha da zor bir hal alıyor. Kimse de kalkıp, neden radyolarda, tv'lerde hep Amerikan müziği çalıyor, bu dünyada İngilizce'den başka konuşulan başka bir dil yok mu diye de merak etmiyor.
Kosova bağımsızlığını kazandığında, Amerikan medyasında alışılagelmedik biçimde ayrıntılı bir şekilde yer buldu. New York'ta Times Meydanı'nda bağımsızlıklarını kutlayan Kosovalılar sık sık ekranlara geldi ve Amerikan Hükümeti'nin Sırp zulmü altında inleyen Kosovalılara yaptığı yardımlar ve bağımsızlığa giden süreçteki katkısı hatırlatıldı. Elbette, bu desteğin Amerikanın Avrupa'da ılımlı bir Müslüman devleti destekliyor görünmesinden daha öte bir anlamı vardı. Ancak bu konular, bu yazının asıl konusu değil.
Şimdi, sanırsınız ki, Amerikan halkı da tıpkı Amerikan hükümeti gibi Kosova'nın bağımsızlığına çok sevindi ve konuyu yakından takip etti. Hiç zannetmiyorum. Yine sokaktaki bir Amerikalıya sorsanız, size Kosova'nın yerini haritada gösteremeyecektir. Hayır, aşağıladığımı falan zannetmeyin, bizzat Amerikalılar kendileri söylüyorlar bunu. 2006 yılında yapılan bir araştırmaya göre 18-25 yaş arası deneklerden yüzde 50si haritada New York'u bulmakta zorluk yaşamış. Irak ya da o çok sözü edilen İran ve Afganistan gibi tehdit unsuru ülkelerin ise nerede olduğunu bilenlerin sayısı parmakla gösterilecek kadar az.
Yine benzer bir ankette Üniversiteye giden öğrencilerin yüzde 92'sinin yabancı bir dil bilmediğini öğreniyoruz. Bu da ister istemez, dünyaya dair haber kaynaklarının İngilizce olması zorunluluğunu doğuruyor. Zaten, CNN gibi FOX News gibi kanallar belli bir politika çerçevesinde yayın yapıyorlar. Bu durumda geriye, eğer talep edilirse ancak BBC ya da Euronews gibi, Avrupa'nın göbeğinden yayın yapan, dünyaya daha açık vizyonu olan haber kanalları kalıyor.
Durum ortada. Eh, böylesine kuşatılmışlık karşısında çaresiz Amerikan halkı ne yapsın değil mi? Şimdilerde benzin fiyatları galon başına 3 doları geçtiği için haklı olarak panik yaşamaktalar, belki sırf bu yüzden- bir Kurtarıcı beklentisiyle- ilgiyle seçim sürecini takip ediyorlar. Yoksa, Kosova bağımsızlığını kazanmış, Afrika'da bir kabile soykırım uygulamış, İsrail'de bir türlü barış sağlanamamış, bunlar bizim kahvedeki Mehmet Ağa'nın çözeceği işler. İnan, bunlara Amerika'da akıl yoracak kimseler yok.
Dünya ve beraberinde Türkiye, hızına yetişemediğimiz bir dizi gündemle meşgul bu sıralar. Ülkemin kahvehane köşelerinde belki de tüm bu gündeme yetişemiyordur yurdum insanı. Ancak, ben tüm bu olup bitenlere yine de bizim penceremizden az da olsa bir kapı aralayalım istiyorum.
Şu satırları kaleme alırken, Obama ve Clinton arasında süren çekişme belki de Amerikan kamuoyunun tek gündem maddesi. Öyle ki, ne Türkiye'de bir siyasi partinin kapatılması davası, ne başörtüsü meselesi ne de Kosova'nın bağımsızlığından haberdar değil sokaktaki Amerikalı. Hoş, sokakta gezen insan da göremediğiniz bu ülkede kimse kimseden haberdar da değil aslında.
Bu ülkede yaşarken, zaman zaman insanı boğan, zaman zaman da hayatı anlamsız kılan bir yaşam tarzı hakim gibi geliyor bana. Bu his bazen öyle ayyuka çıkıyor ki, sokakta –eğer görebilsem- çekip bir Amerikalıyı durdurup 'Kardeşim görmüyor musunuz Dünya'da olan biteni, onlarca aç insanı ve suçsuz yere ölen çocukları' diyesim geliyor. Susuyor, içime atıyorum çoğu zaman.
Tabi, bu durum içeriden pek de net bir biçimde görülemiyor. Hele hele, kendi ülkesini bırakın, kendi eyaletinden, kendi kasabasından dışarı çıkmamış bir Amerikan vatandaşı için daha da zor bir hal alıyor. Kimse de kalkıp, neden radyolarda, tv'lerde hep Amerikan müziği çalıyor, bu dünyada İngilizce'den başka konuşulan başka bir dil yok mu diye de merak etmiyor.
Kosova bağımsızlığını kazandığında, Amerikan medyasında alışılagelmedik biçimde ayrıntılı bir şekilde yer buldu. New York'ta Times Meydanı'nda bağımsızlıklarını kutlayan Kosovalılar sık sık ekranlara geldi ve Amerikan Hükümeti'nin Sırp zulmü altında inleyen Kosovalılara yaptığı yardımlar ve bağımsızlığa giden süreçteki katkısı hatırlatıldı. Elbette, bu desteğin Amerikanın Avrupa'da ılımlı bir Müslüman devleti destekliyor görünmesinden daha öte bir anlamı vardı. Ancak bu konular, bu yazının asıl konusu değil.
Şimdi, sanırsınız ki, Amerikan halkı da tıpkı Amerikan hükümeti gibi Kosova'nın bağımsızlığına çok sevindi ve konuyu yakından takip etti. Hiç zannetmiyorum. Yine sokaktaki bir Amerikalıya sorsanız, size Kosova'nın yerini haritada gösteremeyecektir. Hayır, aşağıladığımı falan zannetmeyin, bizzat Amerikalılar kendileri söylüyorlar bunu. 2006 yılında yapılan bir araştırmaya göre 18-25 yaş arası deneklerden yüzde 50si haritada New York'u bulmakta zorluk yaşamış. Irak ya da o çok sözü edilen İran ve Afganistan gibi tehdit unsuru ülkelerin ise nerede olduğunu bilenlerin sayısı parmakla gösterilecek kadar az.
Yine benzer bir ankette Üniversiteye giden öğrencilerin yüzde 92'sinin yabancı bir dil bilmediğini öğreniyoruz. Bu da ister istemez, dünyaya dair haber kaynaklarının İngilizce olması zorunluluğunu doğuruyor. Zaten, CNN gibi FOX News gibi kanallar belli bir politika çerçevesinde yayın yapıyorlar. Bu durumda geriye, eğer talep edilirse ancak BBC ya da Euronews gibi, Avrupa'nın göbeğinden yayın yapan, dünyaya daha açık vizyonu olan haber kanalları kalıyor.
Durum ortada. Eh, böylesine kuşatılmışlık karşısında çaresiz Amerikan halkı ne yapsın değil mi? Şimdilerde benzin fiyatları galon başına 3 doları geçtiği için haklı olarak panik yaşamaktalar, belki sırf bu yüzden- bir Kurtarıcı beklentisiyle- ilgiyle seçim sürecini takip ediyorlar. Yoksa, Kosova bağımsızlığını kazanmış, Afrika'da bir kabile soykırım uygulamış, İsrail'de bir türlü barış sağlanamamış, bunlar bizim kahvedeki Mehmet Ağa'nın çözeceği işler. İnan, bunlara Amerika'da akıl yoracak kimseler yok.