1948 yapımı bir İtalyan filmi. Siyah beyaz filmlerin büyük bir ilgiyle izlendiği yıllar. Gerçekçi anlatımıyla bize o yıllara alıp götüren, insana ve hayata dair değerlerimizi sorgulatan, özellikle de final sahnesiyle şaşırtan bir başyapıt.
Savaş sonrası İtalya’nın hem ekonomik hem de sosyal hayatını tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermesi yönüyle de bir döneme ışık tutan bir film. Sokak çeşmesinden kovalarla su taşıyan kadınlar, amele pazarında iş bekleyen erkekler, otobüs kuyruğunda birbirini iteleyerek yer kapmaya çalışan insanlar. Tüm bunları görünce insan, İtalya’nın nereden nereye geldiğini büyük bir şaşkınlık içerisinde izliyor. Günümüzün hızlı temposunda oldukça yavaş akan ve yer yer sıkıcı olabilen bu film, günlük hayattan sunduğu kesitler itibariyle sinema tarihinde önemli bir yere sahip.
Filme dönecek olursak, yukarıda saydığım imkansızlıklar içinde iş bulmaya çalışan bir adamın hikayesini konu ediniyor. Çalışabilmesi için bir bisiklete ihtiyaç duyan Antonio, bisikletinin çalınması üzerine etrafındakiler de seferber ederek tüm Roma’nın altını üstüne getirerek bisikletini aramaya koyulur. Ancak, koca bir şehirde bisiklet aramak sandığı kadar kolay olmayacaktır.
Film, hem insani değerlere yaptığı vurgu, hem sahip olduklarımızın değerini bize hatırlatması hem de yukarıda sözünü ettiğim gibi bir dönem Avrupa’sına bizleri götürmesi yönüyle izlenmeye değer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder